-- Diriliş Postası, Mütefekkir Ulemâdan İstifade Edebilmek

HASAN EL-BENNA’NIN İLKELİ DURUŞUNDAN DERS ALMAK

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page

“Siz ey iman edenler! Allah’ın destekçileri olun! Tıpkı Meryem oğlu İsa’nın, havarilerine “Allah’a giden yolda kim bana var gücüyle destek olur?” deyince, havarilerin “Biziz Allah dâvâsının gönüllü destekçileri!” demeleri gibi… Nitekim İsrâiloğullarından bir gurup (ona) inandı, bir gurup da inkâr etti. Bunun üzerine Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı dirençli kıldık: Sonunda galip gelenler onlar oldu.” (Saff 61:14).

Çağının şahidi İmam Hasan el-Benna (1906-1949), son yüzyılda İslam dünyasını en çok etkileyen Müslüman önderlerden biri olarak, sadece Mısır halkına ya da İhvân-ı Müslimîn cemaati mensuplarına değil tüm dünya Müslümanlarına tarz-ı hareketlerine ilişkin önemli bir ilkesel çerçeve çizmektedir.

14 Ekim 1906’da Mısır’ın Buhayra iline bağlı Mahmudiye kasabasında dünyaya gelen Hasan Ahmed Abdurrahman el-Benna, ilk eğitimini hadis âlimi pederi Ahmed Abdurrahman el-Benna’dan aldı. Sekiz yaşındayken kaydolduğu Râşid Medresesi’nde temel dinî eğitimini aldı, Kur’an’ın bir kısmını burada ezberledi. Çok sevdiği ve etkilendiği müdürü Muhammed Zehran’ın medreseden ayrılışı sebebiyle Hasan el-Benna, modern tarzda eğitim veren ortaokula kaydoldu. Bir taraftan Kur’an hıfzını tamamlamaya gayret ederken öbür taraftan “Haramları Önleme Cemiyeti” ve “Ahlâk ve Edep Cemiyeti” gibi sivil toplum kuruluşlarında da aktif rol aldı.

el-Benna emperyalizme karşı millî bir hareket oluşturulması gerektiğini sürekli işlemiş; Müslüman milletlerin İslam ilkelerine dayanan birliğine vurgu yapmıştır.

İlköğrenimini tamamladıktan sonra Kahire’ye giden el-Benna, burada “Küçük Ezher” olarak bilinen ve öğretmen yetiştiren Dâru’l-Ulûm’a kaydoldu. Bu dönemde kendini ilmî faaliyetlere adayan Hasan el-Benna, ayrıca İngiliz sömürgeciliğine karşı yoğun faaliyetlerde bulundu. Dönemin tanınmış âlimleriyle temas kurup, onları bir araya getirmeyi başardı. Öğrencilik yılları boyunca halkı bilinçlendirmek için açık ve kapalı alanlarda çok sayıda toplantı düzenledi.

Dâru’l-Ulûm’u birincilikle bitiren Hasan el-Benna, öğretmen olarak göreve başladığı İsmailiye’de de toplantılarını sürdürdü. Bu sayede etrafında birçok insan toplandı. 1928 yılı Mart ayında, İsmailiye’deki evinde toplanan bir grup arkadaşıyla İslam davası uğrunda canla başla mücadele edeceğine dair yemin ederek, Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın temellerini attı. 1933 yılında teşkilatın genel merkezini Kahire’ye taşıma kararı alan Hasan el-Benna, ailesiyle beraber başkente yerleşti. Öğretmenliğini devam ettirdiği bu dönemde zamanının çoğunu, Müslüman Kardeşler’in faaliyetlerine ayıran el-Benna, erkek ve kız çocuklarına yönelik okulların açılmasına önayak oldu.

Dünya Savaşı sırasında Mısır’da iktidarı elinde tutan hükümetlerin, İngilizlerin talepleri doğrultusunda teşkilata baskı yaptıkları dönemde, Hasan el-Benna ve arkadaşları da birçok defa tutuklandı. Hasan el-Benna’nın Mısır’daki sömürgeye son vermek için İngiltere’ye savaş açmasıyla, teşkilat üzerindeki hükümet baskıları daha da arttı. Baskılara direnen Müslüman Kardeşler Teşkilatı, Filistin meselesine de el atarak, düzenlediği büyük bir protesto gösterisiyle İngiliz desteğindeki Yahudi göçü ve siyonist devlet aleyhine güçlü bir kamuoyu oluşturdu. 6 Mayıs 1948’de teşkilatın Mısır ve Arap ülkelerine Yahudilerle savaş konusunda yaptığı cihat çağrısı ve Filistin’e gönderdiği çok sayıda taraftar, teşkilatın Mısır hükümeti tarafından yasadışı ilan edilmesine ve 12 Ocak 1949’da bütünüyle kapatılmasına neden oldu.

Teşkilatın kapatılması üzerine, kurucusu olduğu “Müslüman Gençler Cemiyeti”nde faaliyet göstermeye başlayan el-Benna, 12 Şubat 1949 günü akşamı teşkilat merkezinden evine dönerken, suikasta uğrayıp otomobiline açılan ateş sonucu şehid edildi (el-Benna, 2007; el-Beyyûmî Gânim, 1997).

el-Benna’ya göre İslam ümmetinin geri kalmasının yegâne nedeni, Müslümanların İslam dininin ilkelerinden uzaklaşarak Batı’yı model almış olmalarıdır.

Hasan el-Benna, eserlerinde sıklıkla emperyalizme karşı millî bir hareket oluşturulması gerektiğini işlemiş; Müslüman milletlerin İslam ilkelerine dayanan birliğine vurgu yapmıştır. Ona göre İslam ümmetinin geride kalmasına neden olan yegâne unsur, Müslümanların hızla dinden uzaklaşarak Batı’yı örnek almış olmasıydı. Kurtuluş, ancak İslam ilkelerine geri dönmekle mümkündü. Devlet, İslam dini temelinde teşkilatlanmalı ve İslam hukuku geçerli kılınmalıydı. Toplumun ahlâk ve eğitimi, İslam ilkeleri doğrultusunda yönlendirilmeli, toplumsal imtiyazlara ve adaletsizliklere son verilmeliydi.

Hayatı bütün yönleriyle kuşatan İslam’ın inanç ve ibadetlerle sınırlandırılamayacağına devamlı surette vurgu yapan el-Benna, iç ve dış politika, uluslararası ilişkiler, emperyalizmle mücadele, inanç ve düşünce özgürlüğü gibi meselelerde İslam’ın önemli ilkeler vazettiğini; Hatıralarım, Müslüman Kadın, Hadis İlimleri Araştırmaları, Doğum Planlaması, İslam’da Barış, Davamız, Risaleler, Metot Risalesi, Seçim Risalesi, Kur’an-ı Kerim’in Hedefleri gibi eserlerinde anlatmıştır (el-Benna, 2016b:11-12).

 

İlkeler Çerçevesinde Hareket Halinde Olmak ve Faaliyet Üretmek

el-Benna, hayatı bütün yönleriyle kuşatan İslam’ın inanç ve ibadetlerle sınırlandırılamayacağını devamlı surette izah etmiştir.

“On İlkemiz” isimli eserinde Hasan el-Benna, toplumsal ıslah hareketi olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın temel ilkelerini saymakta ve bunları detaylı bir şekilde açıklamaktadır. Bu ilkeler sırasıyla; idrak, ihlas, amel, cihat, fedakârlık, itaat, sebat, arınma, kardeşlik ve güvendir.

İslam’ın hayatın her alanını kuşatan bir sistem olduğuna sıkça işaret eden el-Benna “idrak” ilkesinde, İslam’ın temel yapı taşlarının ilki olan inanç meselelerine değinmiş, teşkilatının bu meselelerdeki tutumunu yirmi maddede açıklamış ve idrak ilkesini “Anayasamız Kur’an, önderimiz Rasulullah” sloganı ile özetlemiştir.

İhlası, “söz, davranış ve gayretinde kişinin tamamen Allah’a yönelmesi” olarak tanımlayan el-Benna, bu ilkeyi hayata geçiren kimsenin menfaati uğruna değil, düşüncesi uğruna çaba sarf edeceğine vurgu yapmış ve “ihlas” ilkesini “Gayemiz Allah” sloganı çerçevesinde izah etmiştir.

Üçüncü ilke olarak belirlediği “amel” ilkesinde el-Benna, eylemin ilim ve ihlasın meyvesi olduğunu vurgulamış ve bu ilkede Müslüman bir ferdin, ailenin, toplumun ve hükümetin niteliklerinin nasıl olması gerektiğini anlatmış, eylemin “fitne sona erinceye ve hayatın Allah’a adanmasına (mâni olmak isteyen tüm baskı ve zulümler ortadan kaldırılıncaya) kadar” (Enfâl 8:39) devam etmesi gerektiğinin altını çizmiştir.

Cihadı “kıyamete kadar geçerli bir farz” olarak tanımlayan el-Benna, bu ilkede cihadın mertebelerine değinmiş ve onu “Yolumuz cihat” sloganı etrafında açıklamıştır.

“Cihat” ilkesiyle bağlantılı olarak belirlediği “fedakârlık” ilkesinde ise, dünyada fedakârlık olmadan bir cihadın söz konusu olamayacağına dikkat çekmiş, fedakârlığı; “canını, malını, zamanını ve hayatını davası uğruna sarf etme” olarak tanımlamış ve bu ilkeyi “En yüce arzumuz Allah yolunda can vermek” sloganı ile özetlemiştir.

İtaati, “Hem zorlukta hem de kolaylıkta, zorunlu ve aktif olarak verilen talimata anında uyma” şeklinde açıklayan el-Benna, “itaat” ilkesini “tanıtma, yapılandırma ve uygulama” başlıkları altında üç aşamada incelemiş ve başarıyı elde etmenin yegâne yolunun “itaatin olgunluğa ulaşması”ndan geçtiğini ifade etmiştir.

Vakti ve sabrı bir “tedavi yöntemi” olarak gören Hasan el-Benna, “sebat” ilkesinde, hedefe ulaşmada zaman biraz uzasa da, birçok engelle karşı karşıya kalınsa da Müslüman bir ferdin amacı uğruna kesintisiz şekilde gayret sarf etmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Arınmayı, “düşünceyi, yabancı ilke ve kişilerden kurtarma” şeklinde tanımlayan el-Benna, bu ilkede İslam düşüncesinin en yüce düşünce olduğunu vurgulamış, “arınma” ilkesinin çatısı altında insanları altı sınıfa ayırmış ve kişiler gibi kurumların da bu tasnif çerçevesinde farklı hükümlere tabi olduğunu anlatmıştır.

el-Benna “Hareketimizin On İlkesi” başlıklı risalesinde, inancın en sağlam ve en değerli bağ olduğuna dikkat çekerek, kardeşlik bağını “akide/iman bağıyla kalplerin ve ruhların birbirine bağlanması” şeklinde ifade etmiş ve kurdun sürüden ayrılan koyunu kapması gibi, kişinin Müslüman kardeşlerinden ayrılması durumunda, şer odakları tarafından hedef alınacağını ve israf edileceğini belirtmiştir.

Hedefe ulaşmada, karşılaşılan engelleri aşmada ve zorlukların üstesinden gelmede en etkili unsurun, teşkilat yöneticileriyle mensuplarının birbirlerine karşı duyduğu “güven” olduğunu belirten el-Benna, “güven” ilkesinde Müslüman bir ferdin, yönetimine olan güvenini sorgulaması ve ilişkilerini gözden geçirmesi gerektiğine vurgu yapmış ve bu sorgulamada kendisine yardımcı olacak bazı sorular da yöneltmiştir.

 

İslam’ın Siyaset Anlayışını Doğru Kavramaya Çalışmak

el-Benna, bir toplumsal ıslah hareketi olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nı; idrak, ihlas, amel, cihat, fedakârlık, itaat, sebat, arınma, kardeşlik ve güven ilkeleri üzerine kurmuştur.

Beyan Yayınları tarafından eserlerin içeriklerine layık estetik bir formda okurun dikkatine sunulan “İki Dil Bir Eser” serisi arasında çağının şahidi İmam Hasan el-Benna “On İlkemiz” başlığıyla Gamze Özden tarafından Türkçeye kazandırılan eserinden özetle iktibas ederek Hasan el-Benna’nın ilkeli duruşunu günümüz kanaat önderlerinin ve tabilerinin dikkatine sunmakta yarar görüyorum. Burada eserin sadece sunuş kısmını olduğu gibi iktibas etmekle yetineceğim:

 “Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a; salât ve selam takva ehlinin önderi, mücahitlerin komutanı, emin elçi efendimiz Muhammed Mustafa’ya ve kıyamet gününe kadar onun yolunu takip edenlere olsun.

Elinizdeki bu risale, davalarının yüceliğine ve fikirlerinin kutsallığına inanan, samimiyetle bu yolda yaşayıp, bu yolda ölmeye azmeden mücahit kardeşlere, Müslüman kardeşlere ithaf edilmiştir. Ezberlenmek üzere dersler niteliğinde değil; bilakis uygulanmak üzere talimatlar niteliğindeki bu veciz sözleri, sadece o kardeşlerime iletiyorum. Ey sözünün eri Müslüman kardeşlerim, harekete geçin!

“De ki; ‘Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da Rasulü de mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.’” (Tevbe 9:105).

“İşte bu, benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip, O’nun yolundan ayırır. İşte Allah bunları size, sakınasınız diye emretti.” (En’âm 6:153).

Müslüman Kardeşler Teşkilatı dışındaki kardeşlerimiz içinse, dersler, konferanslar, kitaplar, makaleler, açıklamalar ve yönetmelikler mevcuttur. ‘Herkesin yöneldiği bir yön vardır.’ ‘Haydi, hep birlikte hayırlara koşun, hayırlarda yarışın! Allah, hepsine de en güzel olanı vaat etmiştir.’ Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”

 “Siz ey iman edenler! Sizi elem verici bir azaptan kurtaracak bir alışverişe yönlendireyim mi? Allah’a ve Elçi’sine güvenirsiniz, Allah dâvâsı uğrunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz: böyle yapmanız sizin için daha hayırlıdır; tabii ki eğer bilgiyle (hareket) ederseniz. (Böyle yaparsanız) O sizin günahlarınızı bağışlayacak ve sizi zemininden ırmakların aktığı cennetlere koyacaktır; kalıcı güzelliğin merkezi olan cennetlerdeki tarifsiz huzur köşklerine: işte gerçek büyük başarı budur! Ve kendisiyle sevineceğiniz bir şey daha var: Allah’tan bir yardım ve görünen bir zafer. Artık müminlere müjde ver!” (Saff 61:10-13).

 

Kaynaklar:

  1. Hasan el-Benna. (2016a). On İlkemiz. çev. Gamze Özden, “İki Dil Bir Kitap” serisi içinde, Arapça-Türkçe, İstanbul: Beyan Yayınları, 96 s.
  2. Hasan el-Benna. (2016b). İslam ve Siyaset. çev. Gamze Özden, “İki Dil Bir Kitap” serisi içinde, Arapça-Türkçe, İstanbul: Beyan Yayınları, s.7-13.
  3. Hasan el-Benna. (2007). Hatıralarım (Müslüman Kardeşler), çev. M. Beşir Eryarsoy ve Osman Arpaçukuru, İstanbul: Beka Yayınları, s.29-45.
  4. İbrahim el-Beyyûmî Gânim. (1997). “Hasan el-Benna” Maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (TDVİA), İstanbul: Cilt: 16, s.307-310.
Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page
HASAN EL-BENNA’NIN ‘İSLAMİ SİYASET’ GÖRÜŞÜNÜ HATIRLAMAK
KORKUYU YENİP GÜVENİ İKAME EDEBİLMEK

Yorum yap

Yorum

  1. Çok değerli kardeşim, Fethi Hocam;

    Asırlar boyu İnsani ve İslâmi anlam ve bağlamında uyuyan Müslüman Aklı, 20’nci yüzyılın başında yeni bir uyuma tarzını keşfetti ya da icat etti de denebilir: müslümanlığı ideolojileştirmek ve çağdaş siyasi jargona benzetmek… Yüz yıldan fazla zamandır bu kısır döngünün girdabında bir şeyler yapıyorum zannederek kıvranıp duruluyor. En kötü dönemlerden biri de bu günlerde yaşanıyor. Bu durum için şöyle bir soru üretip sorabiliriz: Neyi yapmamız gerekiyordu da yapamadık ve bu yapamama kimlerin eseridir? Eğer bunu göremezsek, yaklaşık 30 yıldır Türkiye ve başka yerlerde başlayan Kur’an Işığında Aydınlanma, diğer bir ifade ile Rabbe Rağbetin İnşirahı da boşluğa düşebilir… Lütfen yeni ve bilmediğimiz şeyler! mevcut, savaş, acı ve zillet üretti… Ne yazık ki üretmeyi sürdürüyor!

  2. Hasan El-Benna ilim, amel ve aksiyonu ile ümmet için Mısır semasının bir yıldızı idi. Bu önemli şahsiyet Mısır halkını ve hatta bulunduğu coğrafyada dalga dalga bütün Müslümanları tesiri altına almaya başlamışken maalesef İslam düşmanlarının kalleş silahı bir süikastla hayatının en verimli çağı olan kırk üç yaşında şehadet şerbetini içmiştir. Bu ilkeli ve samimi insan, şahsiyeti ile bütün dünya Müslümanlarını etkilemiştir. Bizler şehid olan Hasan El-Bennayı anlayalım ki yaşayan Hasan El-Bennaları içimizden çıkaralım. Bu konuya dikkat çektiği için Fethi Hocama çok teşekkür ederim.

  3. Fethi Hocam çok teşekkür ederiz, bu değerli ilim adamlarını bize tanıttığınız için.
    Hasan El Benna çok kısa bir yaşam sürmüş, ancak geride bir çok eser bırakmış. Ömrün bereketli olması bu olsa gerek.
    Yine uğruna can verdiği bir davası var: İslam Davası. Bugün patlayan canlı bombalar insanın aklına geliyor, bir haklı dayanakları yok, ama ölüme koşarak gidiyorlar. Bu nasıl menem bir iştir? Bizim namuslularımız, bu namussuzlar kadar cesur olmadıkça gerçek bir dava adamı olduğumuz iddia edilemez.
    İslamın hak ettiği yeri alması için, çok sayıda cesur ve kararlı Hasan el Bennalara ihtiyacı var.
    Allah mekanını cennet eylesin inşaAllah.
    Selam ve muhabbetle…