-- Diriliş Postası, İnsanlığın Dertleriyle Dertlenmek

ENGELLİLERİ GÖRMEK VE HAKLARINI GÖZETMEK

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page

“İyi ama, onlar hiç mi yeryüzünde gezip dolaşmazlardı? Bu sayede kendisiyle akledecekleri bir kalbe ya da işitecekleri bir kulağa sahip olsalardı ya!  Ama şu da var ki; gözler kör olmaz, fakat asıl kör olan göğüslerdeki kalplerdir.” (Hacc 22:46).

http://dirilispostasi.com/n-2537-engellileri-gormek-ve-haklarini-gozetmek.html

1992 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Uluslararası Engelliler Günü kabul edilen 3 Aralık günü her sene  bütün dünyada  çeşitli organizasyonlar düzenlenmektedir. ‘Uluslararası Bozukluklar Yetiyitimi ve Engellerin Uluslararası Sınıflandırması’na (ICIDH) göre özürlülük kavramı, bozulma sonucu yetilerin kısıtlanması veya yetilerden tamamen yoksun kalmayı, engellilik kavramı ise bozukluk ve engellilikten kaynaklanan sosyal dezavantajı tanımlamakta kullanılmaktadır.

7.7.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5378 Sayılı Kanun engelli bireyi; “Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişi” olarak tanımlamıştır.

‘Özel’ insanı ‘engel’leyen toplumdur

İslam’da engellilere, engelleri nispetinde dinî ve sosyal yükümlülükler verilerek toplumsal hayattan tecrit edilmeleri önlenmektedir.

3 Mayıs 2013 tarihli resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren ilgili kanun gereğince, daha önceki bazı resmi belgelerde geçen “özürlü, sakat veya çürük” gibi ibareler yerine engelli ibaresi kullanılmaya başlanmıştır. Dışlayıcı, küçük düşürücü ve insanın noksanlığını esas alan eski kelimeler yerine günümüzde kullanılan “engelli” kavramı da ideal bir kavram değildir. Zira engelin kaynağı olarak engelli insanı göstererek yanlış bir algı oluşturmaktadır. Zira engel bizatihi engelliden değil, ona engel olan fizik ve sosyal çevreden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla “özel” diye isimlendirmeyi daha isabetli bulduğum engelli bireyi topluma adapte etmeye yönelik politika ve projelerin tam tersine toplumu rehabilite etmeye odaklanması gerekir. Nitekim, dünyada engelli olarak hayatını sürdürmekte olan yarım milyarı aşkın insanın en çok mustarip olduğu husus, sosyal hayattan yalıtılmış bir biçimde ayrımcılığa maruz kalarak yaşamak zorunda bırakılmasıdır.

Özel insanlarla ilgilenen resmî ve gönüllü kuruluşlar zaman zaman ‘engellilerin topluma adaptasyonu’ ile ilgili projeler geliştirip uygulamaktadır. Esasında ‘toplumun engellilere adaptasyonu’ ile ilgili projeler soruna daha kestirme bir çözüm oluşturacaktır. Zira engellilerin normal bir insan gibi toplum hayatında yerini alamaması çoğunlukla engellilerden değil, toplumun engellilere karşı taşıdığı asılsız önyargılardan kaynaklanmaktadır. Mesela, toplumun büyük kesimi özürlü bir kimseyle aynı ortamı paylaşmak istemez. Ondan uzak durur, onun taşıdığı özrün kendisine de bulaşmasından korkar. Oysa özür bulaşıcı bir hastalık olmadığı gibi engelli de ‘zararlı bir yaratık’ değildir. Ayrıca, herkes her an engelli olabilir, kimsenin ölene kadar sapasağlam kalma garantisi yoktur.

Özür canda değil tendedir

Kur’an’a göre hiçbir toplumda atık insan yoktur. Zihinsel engelliler de dâhil hepsinin yaratılışı bir amaca mebnidir.

Engelli insanlara acıma duygusuyla yaklaşmak, onlar için dışlayıcı ve küçük düşürücü isim veya sıfatlar kullanmak, onları sadakayla yetinmeye mahkûm bireyler olarak görmek onlara yapılacak en büyük kötülüktür. Engellinin de diğer insanlar gibi bir can taşıdığını, özrün canda değil tende olduğunu unutmamak gerekir. Bedensel ya da zihinsel engelli insanlara sosyal hayatın her kesiminde yer verilmesi, onların da normal her insan gibi muameleye tabi tutulması ve sosyalleşmelerinin önündeki engellerin kaldırılması insanlık haysiyetini korumak adına topluma düşen bir vecibedir.

Türkiye’de yaşayan engellilerin hayat kalitesini yükseltmeye yönelik resmi hizmet veren Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile bu alanda çalışan 60 kadar vakıf, dernek, federasyon ve kulüp gibi gönüllü kuruluşların faaliyetleri, sınırlı sayıdaki “Engelsiz Türkiye Projesi” gibi resmî, “Canda Özür Olmaz” gibi gönüllü kampanyalar güzel örnekler olmakla birlikte, 8,5 milyonluk devasa engelli kitlesinin insanca bir hayat sürmesi için bu çabaların yeterli olmadığı izahtan varestedir. Toplumun %12’isini oluşturan özel insanlarımızın biyolojik, psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarını karşılamak için hak temelli ve arz odaklı daha nitelikli politikalara ve zihniyet zeminindeki engelleri kaldırmayı hedefleyen entelektüel ve kültürel çabalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Kur’an’da engellilere ilişkin hükümler

Kur’an’da engellilerin haklarına dair ayrıntıya yer verilmemiş olup diğer insanlarla aynı bağlamda genel hitap ve hükümlere muhatap tutulmuşlardır. İnsanların “kör, sağır, dilsiz” algısını yeniden inşa eden vahiy, asıl özürlülüğün hakkı duymamak, görmemek ve konuşmamak olduğuna vurgu yapmıştır. Engellilerle ilgili muafiyetlerden söz edilmekle yetinilmiştir. Nitekim Allah Teala, insanları fizik yapılarına, renklerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sağlam veya engelli oluşlarına göre değil sorumluluk bilinçlerine ve Allah’a karşı takındıkları tutum ve davranışlarına göre değerlendireceğini bildirmektedir. İşte bu sebeple Kur’an’da dünya veya ahiret hayatında, hakiki, çoğunlukla mecazi anlamda görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel engellilik ve hastalıklardan söz edilmektedir. Hakiki anlamdaki engellilik, ya benzetme veya dinî görevlerde ruhsat bildirme veya tedavi etme veya değer verme bağlamında geçmektedir:

“(Eğer güç gelecekse) görme özürlü zora koşulamaz, yürüme özürlü zora koşulamaz, hasta zora koşulamaz…” (Nur 24:61). Yazılarımızda âyet meallerini çoğunlukla kendisinden iktibas ettiğimiz Mustafa İslâmoğlu hoca bu âyetin mealine şu dipnotunu düşmüştür:

“Özürlülerin ve hastaların hukuku ile ilgili olan bu ibare, oldukça veciz bir üsluba sahiptir. Bu niteliği, ibarenin açılımında birden çok yoruma izin vermekte, belki de teşvik etmektedir. Öyle anlaşılıyor ki bu ibare, dinin emir ve talimatlarının “mümkin” ve “makul” olanla sınırlı olduğunu, gücünün üstünde bir sorumluluk yüklenemeyeceğini hatırlatmaktadır. Bunların başında da özürlü ve hasta olan insanlar gelmektedir.” (Hayat Kitabı Kur’an, II/695).

Gözleri görmeyene, ayağı sakat olana ve hastaya (Allah yolunda savaşamadığı için) bir sorumluluk yoktur; ama kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse, onu zemininden ırmaklar çağlayan cennetlere koyacağız, kim de yüz çevirirse elim bir azab ile cezalandıracağız.” (Fetih 48:17).

“… Ve eğer borçlu aklî ve bedenî bakımdan yetersizse ya da kendisi kaydettirecek durumda değilse, o zaman onun velisi borcunu âdil bir şekilde kaydettirsin! Ve erkeklerinizden iki kişinin şahitliğine başvurun!…” (Bakara 2:282).

Asıl özürlü, hakikate kör ve sağır olandır

Kur’an-ı Kerim’de gerçek körlük, sağırlık ve dilsizliğin hakikate kapatılan göz, kulak ve dil nedeniyle oluştuğu vurgulanmaktadır. Burada bir kaç ayet-i kerimeyi zikretmekle yetineceğiz:

“Bu iki kesim insanın örneği, kör ve sağırla, gören ve işiten birinin arasındaki fark gibidir: Konum olarak hiç bu ikisi aynı düzeyde olabilir mi? Hâlâ ibret almayacak mısınız?” (Hûd 11:24).

“Onların durumu şu kişinin durumuna benzer: O kişi bir meş’ale tutuşturdu; Alevler etrafını aydınlatır aydınlatmaz Allah (gözlerinin) nurunu alıverdi ve kendilerini karanlıklar içinde bıraktı; artık göremezler: Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler:  artık onlar (hakikate) dönemezler.” (Bakara 2:17-18).

“Ne görenle görmeyen bir olur, ne de aydınlıkla karanlıklar. Dahası, ne serinletici gölgeyle kavurucu sıcaklıklar, ne de (manen) dirilerle ölüler bir olurlar.” (Fâtır 35:19-22).

“De ki: “Hiç (hakikati) görmeyenle gören bir olur mu? Siz hâlâ düşünmeyecek misiniz?” (En’âm 6:50).

“…Dünyada (kalp) gözü kör olan kimse âhirette de kör olacak; ve nereye nasıl gideceklerini büsbütün şaşıracaklar.” (İsra 17:72).

Engellilik olgusuna dengeli yaklaşabilmek

İnsanlık tarihi kadar eski bir olgu olan engelliliğe yüklenen farklı anlamlar sebebiyle engelliler çeşitli toplumlarda farklı muamelelere tâbi tutulmuşlardır. Engelliler Allah’ın bir cezası, cinlenmiş veya mahza yük kabul edilerek onlardan kurtulmaya çalışılmış, horlanmış bir hayata mahkum edilmişlerdir. Peygamberlerin ilahi mesajları tebliğ etmesi ve bilimsel gelişmeler ile aydınlandıkça toplumlar engellilere karşı tutumlarını değiştirmiş ve normalleştirmiştir.

“İnsanların dünya ve ahiret saadetini gaye edinen Kur’an, engelli-engelsiz ayırımı yapmadan tüm insanları muhatap almakta ve onların hâlde salâhını, âtide felahını amaçlamaktadır. İslam’da engellilere, engelleri nispetinde dinî ve sosyal yükümlülükler verilmekte ve onlar toplumsal hayattan tecrit edilmemekte, toplum da onlar aracılığı ile eğitilmektedir.

İnsanın kabullenmekte zorlandığı, hikmetini anlayamadığı engellilik durumları karşısında Kur’an ayetleri kendisine yol göstermekte ve ona dayanak olmaktadır. Bu bağlamda hayır gözüken şeylerin şer, şer gözüken şeylerin de hayra dönüşebileceğinin delilleri sunulmaktadır. Engellilik yaratıcı kudret açısından insan aleyhine bir durum değildir. Kur’an’a göre hiçbir toplumda atık insan yoktur. Zihinsel engelliler de dâhil hepsinin yaratılışı bir amaca mebnidir. Zira Allah’ın yaratışında bir amaçsızlık, bozukluk ve sıradanlık muhaldir.

Engelliliği dünya-ahiret ilişkisi içinde anlamak ve değerlendirmek gerekir. Zira olayı sadece dünya hayatı çerçevesinde ele almak tek boyutlu bir değerlendirme olur ki bu da insanları Allah’ın adâlet ve merhametinden şüpheye düşürür, karmaşa çıkarır. İnsanı ahlâki değerlerle donatarak her iki dünyada da iyiliği amaçlayan Kur’an, engelliliğe maruz kalan insanlara sabır ve dua olgusu ile ıstıraplarıyla başa çıkmayı tavsiye etmektedir.” (Gül, 2005).

İslam dininin engellilere yaklaşımı

“Kur’an özürlülerin dışlanmalarını yasaklamış, Hz. Muhammed de onların toplum hayatına katılmalarını teşvik etmiştir. Nitekim onlar için sosyal ve mesleki rehabilitasyon uygulamış, onlara dinî ve idari görevler vererek alternatif istihdam imkânları sunmuş, özürlü işgücünü her türlü istismardan korumuş, onları rahatsız eden tutum ve davranışlar sergilenmesini yasaklamış, onlara iyilikte bulunulmasını teşvik etmiş, evlenmelerine yardımcı olmuş, zihinsel özürlüleri cezai müeyyideden muaf tutmuştur.

İslam dini, özürlülere pozitif ayrımcılık kapsamında bazı sosyal haklar verirken sosyal sorumluluklarını da özürlülüklerinin müsaade ettiği boyutta yerine getirmelerini istemektedir. Müslüman toplumlar, kimseyi hakir görmeden bedensel özürlülerin yanında özellikle aklen-zihnen yeterli olmayan insanlara karşı sabırlı ve mütehammil olmalıdırlar.” (Seyyar, 2012).

İslam medeniyetinde engelliliğe ilişkin kodların günümüz sosyal bilimcileri tarafından detaylıca incelenerek, Sevgili Efendimiz’in yaptığı gibi engellilerin sosyal hayatın içerisinde tutulması, toplumda engelli duyarlılığının oluşturulması ve engellilerin toplumla işlevsel bütünlüğünün sağlanması hususunda sosyal politika yapıcıları başta olmak üzere herkesin sorumluluğunu üstlenmesi temennisiyle…

Tavsiye Edilen Kaynaklar:

  • Abdullah Aydınlı; “İbn Ümmü Mektûm”, TDV İslam Ansiklopedisi, XX/435.
  • Ali Seyyar; Yıldızlar Engel Tanımaz, Bedensel Özürlü Sahabilerin Hayatı; 3. baskı, Rağbet Yayınları, İstanbul 2011.
  • Ali Seyyar; “İslam’da Özürlülük Algısı ve Hz. Muhammed’in Engelli İnsanlara Uyguladığı Psiko-Sosyal Yöntemler”, Din, Felsefe ve Bilişim Işığında Engelli Olmak ve Sorunları Sempozyumu, Düzenleyen: Türkiye Otistiklere Destek ve Eğitim Vakfı, 5-6 Nisan 2012, Sultanbeyli-İstanbul.
  • Arzu Besiri; “Kur’an’da Engelliler”, Genç Hukukçular Hukuk Okumaları Dergisi, 2011, s.91-102.
  • Emine Gül; Kur’an’da Engelliler, Akis Kitap, İstanbul, 2005, 144 s.
  • Halil Bektaş; Kur’an’ın Özürlülere Bakışı, Cumhuriyet Üniversitesi SBE Yüksek Lisans Tezi, 2006.
  • Hamdi Döndüren; “İslâm’ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar ve Ruhsatlar” Ülkemizde Engelliler Gerçeği ve İslâm kitabı içinde, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2003, 280 s.
  • İsmail Karagöz; Âyet ve Hadisler Işığında Engelliler, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, 104 s.
  • Münür Tezcan; Kur’an’ın Engellilere Yaklaşımı ve İslam’ın Engellilere Tanıdığı Kolaylıklar, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi SBE Temel İslam Bilimleri Yüksek Lisans Tezi, 2006.
  • Saffet Sancaklı; “Hz. Muhammed’in Engellilere Bakış Açısının Tespiti”, www.sosyalsiyaset.com
  • Yusuf Acara; “Saadet Asrı Model Toplum Tecrübesinin Engellilere İlişkin Kodları”, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, cilt 13, sayı 1, Ankara 2013, s.131-171.
Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page
ÖĞRETMENİN KIYMETİNİ TAKDİR EDEBİLMEK
HAK İHLALLERİNİ GÖRMEK VE İNSANLIK HAYSİYETİNİ KORUYABİLMEK

Yorum yap

Yorum