Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018) çerçevesinde Türkiye genelinde israfın boyutlarının incelenmesi, israfın yoğun olarak gerçekleştiği tüketim alanlarının ortaya konması ve böylelikle israfı önlemeye yönelik iletişim çalışmalarına kaynaklık edecek bulgulara ulaşılması amacıyla 26 ilin kent merkezlerinde 1.650 görüşme gerçekleştirilerek ulaşılan sonuçlar Türkiye İsraf Raporu adıyla Mart 2018 ortasında yayımlanmıştır. İsraf konusunda farkındalık oluşturmaya katkı sadedinde raporu özetleyerek çözüm yollarına dikkat çekmeyi vecibe addediyorum.
Yurtiçi Tasarrufları Artırabilmek ve İsrafı Önleyebilmek
“2023 hedeflerine uygun olarak 10. Kalkınma Planında yer verilen amaçlara ulaşılmasını sağlayacak 25 adet öncelikli dönüşüm programından ‘Yurtiçi Tasarrufların Artırılması ve İsrafın Önlenmesi’ başlıklı öncelikli dönüşüm programı kapsamında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’ne, ‘İsrafın Azaltılması ve Mükerrer Tüketimin Önlenmesi’ bileşenini yürütme sorumluluğu verilmiştir.
Gayrisafi millî harcanabilir gelirin tüketilmeyen kısmı olan yurtiçi tasarruflar, yatırımların finansmanı açısından büyük önem taşımaktadır. Diğer yandan, mevcut kaynakların etkinlikten uzak kullanımı anlamına gelen israf, ekonomideki tasarrufları azaltmakta ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmaktadır.” (s.7).
“XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren tüm toplumların temel özelliği haline gelen tüketim olgusu, ekonomik bir olgu olmanın yanı sıra kültürel, psikolojik ve sosyal bir olgu olarak da belirginleşmeye başlamıştır (Kahvecioğlu, 2004:42).
Tüketim toplumundaki sınırsız tüketim anlayışı, insanın doğa ile uyumlu yaşaması yerine kaynakların kötü kullanımına ve israfa yol açmaktadır (Tolan, 1991:297). İsrafa dayalı tüketim anlayışı, sınırlı kaynakların giderek yok olmasına yol açarak çevreyi tahrip etmektedir. Daha fazla enerji tüketimi için yapılan nükleer santraller, ekolojik dengenin bozulması, toprak kaybı, yok olan doğal kaynaklar, ormanların bilinçli olarak yok edilmesi, çölleşme, biyolojik çeşitliliğin azalması, temiz su kaynaklarının kirletilmesi, hava kirliliği, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi ve radyoaktif atıklar gibi ciddi çevre problemleri ‘istediğin kadar tüket’, ‘her zaman tüket’ anlayışının bir sonucudur (Özer, 2001:20).
Tüketim kültürü insan hayatının her tarafını kuşatmış durumdadır. Bu kültür insanlığın sahip olduğu nimet, güzellik ve değer adına ne varsa hepsini tüketmekte ve zaman zaman ekonomik krizlere dahi neden olabilmektedir. Bu kuşatmadan kurtulmanın tek yolu ekonomik açıdan sade bir hayat tarzını benimsemektir. Sade hayatın en önemli unsuru ihtiyaç kadarıyla yetinme anlayışıdır. Bu anlayış tarzı kaynakları yerinde ve idareli kullanmayı, israf etmemeyi, tutumlu olmayı ve tasarrufu özendirmeyi gerektirmektedir.” (s.8).
“Tasarruf sadece yoklukta değil aynı zamanda varlıkta da hiçbir şeyi ziyan etmemektir. İsraf etmemek yani tasarruf yapmak hem aile bütçesi hem de ülke ekonomisi adına gelecek nesillere taşınması, benimsenip uygulanması ve yaşatılması gereken önemli bir değerdir. Bizim sahip olduğumuz kültür birçok konuda “çoğu zarar, azı karar”, “bir lokma, bir hırka”, “ak akçe kara gün içindir”, “sakla samanı gelir zamanı”, “damlaya damlaya göl olur”, “ayağına yorganına göre uzat”, “har vurup harman savurma” gibi deyim ve atasözleriyle bireylere tutumlu olmayı, israftan kaçınmayı ve tasarruf yapmayı öğütlemektedir (Gündüz, 2002:148).” (s.10).
Su, Enerji, Giysi ve Gıda İsrafını Kontrol Altına Alabilmek
“Günümüzde sanayileşme, atıklar, tarım alanındaki aşırı ve bilinçsiz gübreleme ve ilaçlama suyun kalitesini bozarken; nüfusun giderek artması, arazilerin bilinçsiz kullanılması, ormanların tahrip edilmesi, küresel ısınmaya bağlı kuraklık ve iklim değişiklikleri de suyun miktarını ve rejimini olumsuz yönde etkilemektedir. Ayrıca artan su talebine paralel olarak suyun bilinçsiz kullanım şekli de kullanılabilir suya olan talebi hızla artırmaktadır (Güven, 2007:47).” (s.11).
“Toplumdaki alt tabakalar üst tabakalara benzemek için moda eylemi oluştururken, üst tabakalar da alttakilerin kendilerine benzemesini engellemek amacıyla yeni farklılaşma biçimleri ararlar. Kitlelerin modayı takibi, satılan ürünlerin bir karaktere sahip olduğu, kişiyi güzelleştirecek, saygınlık verecek, mutlu edecek büyüyü taşıdığı düşüncesiyle bir bağımlılık haline gelerek sürekli tüketim körüklenmektedir (Çadırcı, 2010:145).” (s.18).
Kaliteli, az kullanılmış veya hiç kullanılmamış giysilerin ve abiye elbise, gelinlik, nişanlık gibi tek kullanım değeri olan giysilerin satış ya da bağış yoluyla elden çıkarılması, bu ürünlere ikinci hatta üçüncü defa yeniden kullanım fırsatı verilmesi hem sosyo-ekonomik bakımdan zayıf olan kişilere destek olmak hem de giysi israfı ile mücadele açısından çok önemli bir uygulama olmaktadır (Büyükkavukçu, 2007:102). (s.20).
Makyaj malzemeleri, parfüm, mücevherler, saatler, deri ürünler, ayakkabılar, çantalar, arabalar, çiniler, kristal ve porselenler gibi lüks tüketim için yapılan harcamaları azaltabilmenin tek yolu ihtiyaçlarını doğru tespit edebilen, detaylı piyasa araştırması yapan, alternatifleri fiyat ve kalite açısından karşılaştıran, sosyal açıdan çevresine sorumlu bir anlayışla satın alma davranışında bulunan bilinçli tüketici olmaktan geçmektedir.” (s.21).
Gıda İsrafı Çılgınlığına Dur Diyebilmek
“Yılda 870 milyon insanın yetersiz beslendiği (dünya nüfusunun %12,5’i) ve milyonlarca insanın açlık nedeniyle hayatını kaybettiği dünyamızda gıda israfı ciddi boyutlara ulaşmıştır. FAO’ya (Food and Agriculture Organization; BM Gıda ve Tarım Örgütü) göre dünyada yıllık ekonomik değeri 1 trilyon ABD dolarına karşılık gelen 1.3 milyar ton gıda israf edilmektedir. Bu miktarın dünya gıda üretiminin 1/3’üne denk geldiği tahmin edilmektedir. Dünyada her üç tabaktan biri çöpe gitmektedir. Bu kayıpta en büyük payı da endüstrileşmiş ülkeler almaktadır. Gelişmiş ülkelerde perakende ve tüketici kaynaklı %40’ı aşan kayıp ve israf, 222 milyon ton gıdaya eşdeğerdir ve bu Sahraaltı Afrikasının toplam üretimine yakın bir değeri ifade etmektedir (Gustavsson, vd., 2011:3). (s.15).
Gıda zincirinin halkalarında ortaya çıkan kaybın ve israfın nedenleri hanelerde; israfın farkında olmama, alışveriş planı yapmama, son kullanma tarihi ve kullanım talimatı ile ilgili karmaşıklık, artan yiyeceklerin nasıl değerlendirileceği ile ilgili bilgi eksikliği, restoran ve hazır yemek sektöründe; standart porsiyon büyüklüğü, gelecek müşteri sayısının ve tüketim miktarının doğru tahmin edilememesi, perakende satış yerlerinde; etkin olmayan stok yönetimi, satın alma sayısını artıran tutundurma çabaları (iki alana bir bedava vb.), mağaza tasarımında estetik problemler, çiftçi ve imalatçılarda ise üretime ilişkin eksiklikler, hasat sırası ve sonrası kayıplar, hatalı işleme teknikleriyle ambalajlama hataları ve tüm gıda zincirinde elverişsiz depolama olarak açıklanabilir (Buzby ve Hyman, 2012:565).” (s.16).
Günde 5 milyon ekmeğin israf edildiği Türkiye’de buğdayın ekilmesinden ekmeğin soframıza gelmesine kadar geçen süreçlerde harcanan emek, hammadde ve enerji hesaba katıldığında millî servetimiz de ekmekle birlikte çılgınca israf edilmektedir. Ekmek israfı en çok fırınlarda, daha sonra sırasıyla lokanta ve otellerde, öğrenci ve personel yemekhanelerinde ve nihayet evlerde yapılmaktadır.
İsraf Raporunun Sonuç ve Önerilerinden Ders Çıkarabilmek
“Aşırı tüketim davranışının giderek popüler hale geldiği günümüz tüketim toplumunda satın alma ve tüketim davranışlarının hem doğal çevreye, doğal kaynaklara ve toplumda yaşayan diğer bireylere hem de toplumun geleceğine ve refahına olan etkisi ortadadır.
Türkiye genelinde tasarrufun artırılması ve israfın önlenmesi öncelikli dönüşüm programı kapsamında israfın boyutlarının incelenmesi ve israfın yoğun olarak gerçekleştiği tüketim alanlarının belirlenmesi amacıyla yapılan bu çalışmanın sonucunda şunlar bulunmuştur:
Tasarruf Yapma Alışkanlığı Zayıf
- Bireylerin tasarruf yapma oranı yalnızca %14 olduğu,
- Tasarruf yapmayanların en önemli nedenin gelir yetersizliği olduğu,
- Kamuoyunun %1,8’i nasıl tasarruf yapacağını bilmediğinden tasarruf yapmadığı,
- Altın, Dolar ve Euro’nun en çok evde saklandığı,
- Özellikle altın biriktirenlerin, altını %77 oranında evde sakladığı,
- Son 1 yıl içerisinde bireysel emeklilik yoluyla tasarruf yapma oranının yalnızca %0,8 olduğu,
Kredi Kartı Kullanımında İsraf
- Kredi kartı sahipliği oranının %45 olduğu,
- Aylık ortalama kredi kartı borcunun 970-TL olduğu ve kredi kartı sahiplerinin %18’inin kredi kartı borcunu kapatamadığı, %6,6’sının ise kredi kartı borcunun asgari ücretini bile ödeyemediği,
- Tüm bu verilerden hareketle, Türk halkının kredi kartı kullanımı konusunda bilinç düzeyinin düşük olduğu,
Ekmek, Su, Enerji, Gıda ve Giyim Tüketiminde İsraf
- İsrafın çoğunlukla ‘gereksiz aşırı tüketim” olarak algılandığı,
- Türkiye nüfusunun %8,6’sının hanelerinde ekmeği çöpe attığı, hanelerinde ekmek tasarrufu yapmayanların haftada kişi başı 226 gr ekmeği çöpe attığı,
- Aylık ortalama, 65-TL su, 108-TL elektrik, 443-TL gıda, 210-TL giyim 236-TL eğlence ve sosyalleşme harcaması yapıldığı,
- Su tüketimi bilinç düzeyinin %75, elektrik tüketimi bilinç düzeyinin %79, gıda tüketimi ve giysi tasarrufu bilinç düzeyinin %72 civarında olduğu, ısınma tasarrufu bilinç düzeyinin ise ancak %60’lar civarında olduğu,
- Yemekleri tüketeceği kadar pişirmenin ve gıdaları ihtiyacı kadar satın almanın gıda tasarrufu konusunda en çok sergilenen davranışlar olduğu,
- Alışveriş listesi yapmanın ve alışveriş listesinin dışına çıkmamanın gıda tasarrufu konusunda en az sergilenen davranışlar olduğu,
Geri Dönüşüm Bilinci Düşük
- Geri dönüşüm kavramını toplumun %30’unun duymadığı,
- Bireylerin geri dönüşüme ilişkin davranışlarda yeterince bulunmadıkları,
- Geri dönüşüm konusunda en çok bilinen uygulamanın çöpleri tiplerine göre geri dönüşüm kutularına atmak olduğu ve bu uygulamanın bile %40 oranında bilindiği,
- Toplumun %20’sinin ise (geri dönüşüm kavramını bilenlerin %32’si) geri dönüşüm kavramını bildiği halde geri dönüşüm kutularını kullanmadığı tespit edilmiştir.” (s.141).
Önerileri Uygulamaya Geçirebilmek
“Sürdürülebilir kalkınma konusunda başarıya ulaşmanın en önemli yollarından biri de birey ve ailelere gerek kendilerinin gerekse gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılamada sahip oldukları sınırlı kaynakların etkin ve verimli kullanılmasının önemini anlatmak, olumlu davranışlar geliştirmelerine yardımcı olacak bilgileri edinmelerine imkân veren eğitici faaliyetlere katılmalarını sağlamaktır.
Sürdürülebilir nitelik taşımayan tüketim alışkanlıklarının değiştirilerek enerji kullanımında verimliliğin sağlanabilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarının, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleriyle işbirliği ve iletişim içinde olup, tüketicilerin konutlarda ve iş yerlerinde enerji tasarrufuna ilişkin konularda bilgilendirilme ve bilinçlendirilmeleri için eğitim programları hazırlanmalı ve bu programlar yaşamboyu eğitim çerçevesinde sürekli bir hale getirilmelidir. Hatta örgün eğitim programlarının içerisine aile yaşam yönetimi dersi konarak geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz sadece genel yetenek ve genel kültür alanında değil aynı zamanda kaynak kullanımı, finansal yönetim ve ev idaresi konusunda bilinçlendirilmelidir.
Bireylerin; tasarruf yapma ve tasarrufları finansal sistem içerisinde değerlendirme konusunda bilgilendirilmesi, yastık altı tasarrufun risklerinin anlatılması, kredi kartı ve elindeki kaynakları ekonomik imkânlarına göre kullanma konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.” (s.142).
Kaynaklar:
- Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (2018); Türkiye İsraf Raporu, Ankara Mart 2018, 146 s. https://tuketici.gtb.gov.tr/kurumsal-haberler/turkiye-israf-rapor, 15.03.2018.
- Buzby, J.C. & J. Hyman (2012); “Total and Per Capita Value of Food Loss in the United States”, Food Policy, 37, 561-570.
- Büyükkavukçu, F. (2007); Annemden Dinlediklerim: Çankırı’da Kadınların Tasarrufa Yönelik Uygulamaları, Ankara: Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayını, Yayın No:35.
- Çadırcı, T.O. (2010); “Tüketicilerin Sosyo-Psikolojik ve Demografik Özelikleri, İlgilenim, Subjektif Bilgi ve Güven Düzeyine Bağlı Olarak Moda Giysi Pazarının Bölümlendirilmesi”, Öneri, 9(33), 143-152.
- Gustavsson, J. & C. Cederberg & U. Sonesson (2011); “Global Food Losses and Food Waste: Ex- tent, Causes and Preventation”, International Congress Save Food, Interpack 2011 Düsseldodf.
- Gündüz, O. (2002); “Bursa’da Değişen Alışveriş Merkezleri ve Değişen Tüketim Kültürü”, I. Bursa Halk Kültürü Sempozyumu 4-6 Nisan Bildiri Kitabı, Uludağ Üniversitesi, 1,143-154.
- Güven, S. (2007); “Türkiye Su Fakiri Bir Ülke Olma Yolunda Hızla İlerliyor”, Yeni Fırın Unlu Gıda Teknolojileri Dergisi, 11, 46-48.
- Kahvecioğlu, Y. (2004); “Tüketim Toplumu, Çevresel Risk ve Türkiye”, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Bursa.
- Özer, M.A. (2001); “Ekolojik Harekette Yol Ayrımı: Yeşillikler ve Derin Ekoloji”, Yerel Yönetim ve Denetim Dergisi, 6(9), 13-25.
- Tolan, B. (1991); Toplum Bilimlerine Giriş, 3. baskı, Ankara: Adım Yayınları.
Değerli Fethi Bey Kardeşim, önemli ve güncel bir konuyu medya ortamına taşıdığınız için teşekkür ediyorum.
Bu rapor hiçbir işe yaramaz. Ağlama sızlamadan öteye geçen bir şey yok. İşin felsefesi, kökü eksik. Bu raporun temeli yok. Evet, esası yok, o ne mi? İBADET, yani gerektiği kadar üretmek. Raporda “ÜRETİM” hakkında bir şey söylenmemiş. Üretilmiş şeyi tüketmeden olabilir mi? Bir daha böyle bir rapor hazırlanırsa, lütfen buna dikkat etsinler, aynı şeyleri tekrar edip durmasınlar. İşe önce üretmekten başlanmalıdır. Asla ihtiyaç fazlası üretilmemeli, serbest STOK değil, Acil STOK uygulamasına geçilmeli. Böylece evrendeki her türlü kaynağın yağmalanıp talan edilmesinin önüne geçilir. İbadetten namaz, oruç, hac gibi ritüelleri anlayıp üretimi dikkate almayan müsrif toplumdan bir şey çıkmaz. Onlar, ha bire “elhamdülillah, yarabbi şükür” deyip Allah’ın herkes için yarattığı kaynakların hepsini kendilerinin zannederek israf eder dururlar. Şunu da söyleyerek bitireyim: İbadet, hayır, iyilik üretmektir…
Kullanılan elektrik ve su miktarının refah kriteri olduğu bir zamanda “elektrikleri kapatalım, muslukları kısalım” uygulamalarından ziyade “İhtiyaç Fazlası
Üretim” azgınlığı ile mücadele etmekte yarar var. Sağlık ve selametle.
Değerli kardeşim Fethi, İnsanlık için, Dünyamız için, en önemli konulardan birini ele almışsınız. Allah Razı Olsun. Durum ortada. Gerçekleri ve rezaleti bütün boyutları ile ortaya koymuşsunuz. Bu gerçeği, Dünya egemenlerinin, siyaset kurucularının, çok geç olmadan anlamasını temenni etmekten başka ne yapılabilir? Olsa olsa, sizin gibi gerçekçi bilim insanlarını mücadelesine destek vermek, herkesin görevi olmalı. TÜKETİM EKONOMİSİ denen sistem, üretim yarışını doğurdu. Dünya, hurda metal, plastik ve textil çöplüğü haline geldi. Bu gidiş, İnsanlığın felaketinden başka bir şey hazırlamıyor. Sonuç: AKILLILAR APTALLARIN HİZMETİNDE.
Konu her günün gündemi olması gereken bir konu. Önce farkındalık ile başlamak
gerekli. Makaleniz buna dikkat çekiyor ve farkındalık başlangıcı sağlar. Yorum yapan Mustafa Demir beyin katkısı dikkate alınmalı. Devlet bunu işi olarak görürse katkı verelim. Ama bu konu tam da Sivil İnisiyatif konusu. Dernek ve Vakıflarımız için gençleri içine katabilecekleri çok münbit ve canlı bir alan. Ben kendi adıma sorumluluğumu hatırladım. Fethi Kardeşim Allah razı olsun.