-- Diriliş Postası, Zaaflarımızı Yönetebilmek

SİGARANIN HÜKMÜNÜ GÖZARDI ETMEMEK

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page

31 Mayıs günü her yıl Dünya Tütüne Hayır Günü (WNTD: World No Tobacco Day) olarak kutlanır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) üye devletlerince 1987 yılından bu yana tüm dünyada kutlanan bu önemli günde, sigara kullanıcılarının 24 saat süreyle sigarayı bırakmaları teşvik edilir.

Dünya Sigarasız Günü, Dünya Tütünsüz Günü ve Dünya Sigarayı Bırakma Günü gibi farklı isimlerle çeşitli etkinliklerin düzenlendiği bu gün, ramazan ayı arifesine denk gelmesine rağmen Türkiye’de hissedilir düzeyde değerlendirilemedi.

Sigara içmekle hem bünyeye hem de çevreye zarar verilmekte, bir taraftan Allah hakkı öbür taraftan kul hakkı birlikte ihlâl edilmektedir.

Dünya genelinde her sene en az 6 milyon insanın ölümüne neden olan ve gitgide toplumun tüm kesimlerine yayılan tütün kullanımının çeşitli vesilelerle azaltılmasına ve sınırlandırılmasına yönelik çabaları artırmak icap etmektedir.

 

Sigaranın Fıkhi Hükmünü Dikkate Almak

Bedene verdiği zarar ilmen ve tıbben kesinlik kazanmışsa, açık bir israfa ve aslî ihtiyaçlardan bile fedakârlık yapmaya zorluyorsa, sigara içmek dinen “haram”dır.

Türkiye’nin sayılı fıkıhçılarından Hayrettin Karaman hoca, kendisine tevcih edilen bir suale cevap sadedinde resmi internet sitesinde yer alan şu fetvayı vermiştir:

“Sigaranın sağlığa zarar verdiği konusunda artık kimsenin bir şüphesi ve tereddüdü olamaz. Zararın derhal veya zaman içinde gerçekleşmesi, hükmü değiştirmez. Hayatı ve sağlığı korumak, bunun için gerekli tedbirleri almak dinin önemli hedeflerinden biridir. Sigaranın zararı yalnızca içenin sağlığı ile ilgili olsaydı bile onun haram olması için yeterli idi. Halbuki sigara içenlerin çevrelerine de önemli ölçüde zararları vardır, devamlı sigara içenin yakınında olanlar da onlara yakın zarar görmektedirler. Sigara içmeyenler, sigara içenlerin yaydıkları duman ve kokudan rahatsız olmakta, eziyet çekmektedirler. Bütün bu kötülüklere sebep olan bir nesneye bir de para vermek, bunun için harcamada bulunmak israftır, malın boşa (hatta zarara) harcanmasıdır. İşte bu gerekçeler yanyana geldiğinde bir kimse çıkar da hala “sigara mübahtır ve ya haram değil, mekruhtur” derse yanlış yapmış olur; bunu diyenin sağlam, güvenilir bir dayanağı olamaz.

Haram olan bir şeyi satan kimseden, helal olan bir şeyi satın alan (mesela içki ve sigara satan bir bakkaldan şeker, pirinç vb. alan) kimsenin yaptığı satın alma akdi sahihtir, bundan dolayı günaha girmez; ama bu kişi, haram olan nesneyi satan bakkala karşı uyarıda bulunma, tavır koyma, ilişkiyi kesme gibi vazifelerini ihmal ettiği için (eğer geçerli bir mazereti yoksa) sorumlu olur.” (hayrettinkaraman.net).

Sigara içmekle alâkalı farklı fetvalar bulunduğuna dikkat çekerek, sigara haram ise satışının da haram olması gerektiğine dair bir soruya verdiği fetvasında ise hoca efendi şu açıklamaları yapmıştır:

“Sigara mübahtır, serbesttir, içilebilir” veya “haram değil, mekruhtur” diyenler iki delîle dayanıyorlar: a) Naslarda (âyetlerde ve hadîslerde) yasaklayan bir ifade yok. b) Sigaranın zararı yok. Bize göre bu delîllendirme şekli isabetli değildir. Kesin naslarda şaraptan başka içki adı yoktur, fakat etkisine bakarak, şarabın yaptığını yapan sıvı ve katı nesnelerin haram olduğuna hükmedilmiştir.

‘Sigaranın zararının olmadığı’ iddiası ilgili bilime ve tecrübeye/vâkıaya aykırıdır. Sigaranın sağlığa zararlı olduğu, bazı ülkelerde kanun gereği paket üzerine yazılmıştır. İçenden başkalarını da rahatsız ettiği ve onlara zarar verdiği için umuma açık ve ait olan yerlerde sigara içmek yasaklanmıştır. Bir iki tane sigara içen ve tiryakî olmayan kimselerin bu yaptıklarına “mekruh” denebilir, ancak tiryakî olarak sigara içen kimselerin yaptıkları haramdır; çünkü sağlıklarına zarar vermektedir, başkalarını rahatsız etmekte ve onların da sağlıklarına zarar vermektedir, zararlı bir şeye para vermek israftır, israfın da ötesinde bir yasak harcamadır. İslâm’ın bunları (sağlığa zarar vermeyi, insanları rahatsız etmeyi ve boşuna, faydasız, zararlı yerlere ve şeylere para harcamayı yasakladığı kesindir.

Haram olan bir şeyi, haram kılınan şekilde kullanmak isteyene satmak da câiz değildir. İnsanların içki ve sigaradan başka -dînin helâl kıldığı- birçok şeye ihtiyacı vardır. Bir bakkal temiz, kaliteli ve nisbeten ucuz olarak bu helâl nesneleri satarsa müşteri bulur, haram satmaya ihtiyacı olmaz.” (hayrettinkaraman.net).

 

Müskir ve Müftir Her Şeyin Yasaklandığını Esas Almak

Zarar, israf ve nafaka yükümlülüğü açısından sigaranın haramlığına kâil olan ulemanın fetvaları tercih edilmelidir.

Kırıkkale Müftü Yardımcısı iken Sadullah Beki hocanın 23.08.2011 tarihinde müftülük resmi sitesinde yayınlamış olduğu “Sigara mekruh mu, haram mı?” başlıklı makalesinde özetle şu mütalaalara yer verilmiştir:

“Sigaranın teneffüs edilen kısmı olan dumanın içilmesi haramdır, sigara hiçbir yararı olmayan safi bir israftır, abesle iştigaldir. Sigara bid’attır, bir sünnetin kaybolmasıdır, o da ağız temizliğidir. Aynı zamanda bir hekim olan Şafii bilgini Kalyûbî, sigaranın haram olduğunu söyler. Sigara gıda değil, şifa değil, deva değil, zehirdir, israftır.

“Resulullah müskir ve müftir olan her şeyi yasakladı.” hadisinde geçen müftir; içildiği zaman ‘vücuda hararet veren, organlarda kırıklık, güç azalması göz kapaklarında mahmurluk ve zayıflama meydana getiren şey’ anlamına gelmektedir.

Sigara bağımlısı, kendi kendisini tehlikeye atmakta, dolaylı olarak intihara yeltenmektedir. Bu iki husus, Bakara 195 ile Nisa 29’da yasaklanmıştır. Sigara mahza israftır, pis ve habis işlerden olup insanlara eziyet etmektir. Bunlara da; İsra 27’de, En’âm 141’de ve A’râf 157’de işaret edilmiştir. Dinimizde zorlanmak ve zarar vermek yasaklandığı gibi, mal ve sağlık ziyanına da müsaade edilmemektedir.

Mısır Ezher Üniversitesi’nden İbrahim el-Bâcûrî, tütünün mekruh, ancak zararı kesinleşir ve artarsa haram olduğunda şüphe kalmayacağını söylemiştir.

Medine İslam Üniversitesi Öğretim Üyesi Ebu Bekr el-Cezâirî, tütünün haram olduğunu ifade ederek şöyle der: Sigara içmek, dumanı ve ateşi yutmak demektir. Tiryakilerde bir gevşeme meydana gelir. İbadette var olması gereken dikkat, huzur ve samimiyeti zedeler.

Hanbeli hukukçusu Abdülvehhab, çok kullanılan tütünün haram olduğunu söyler.

Suriyeli âlim Nesimi’nin yaklaşımı şöyledir: Onu kullanan kişinin konumu; bünyesi, sağlığı ve ekonomik durumuna göre, haram, tahrimen veya tenzihen mekruh olur.

Katar Din Enstitüsü Müdürü Yusuf el-Karadâvî’nin mütalaası şudur: Zararı isbat edildiğine göre, haramdır.

Halil Gönenç hoca efendinin kanaati şudur: Sigara hakkında ayet, hadis ve müctehid sözü yoktur. O dönemde afyon da yoktu ve tanınmıyordu. Hakkında kati nas bulunmadığı için, bazıları ‘mübahtır’, demişlerdir. Ancak zararı kesin olur, nafakasını ona harcıyorsa, haram olmasında şüphe yoktur.” (kirikkalemuftulugu.gov.tr).

 

Zarar, İsraf ve Nafaka Yükümlülüğü Açısından Sigaranın Haramlığına Kâil Olmak

Haram olan bir şeyi, haram kılınan şekilde kullanmak isteyene satmak da câiz değildir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayınlanan İLMİHAL’in “İslam ve Toplum” alt başlığını taşıyan ikinci cildinde, haramların ve helâllerin ele alındığı 14. bölümünde “içecekler” kısmında sigaraya ilişkin şu değerlendirmelere yer verilmektedir:

“Bağımlılıkların en yaygını ve belki de üzerinde en çok konuşulanı sigara bağımlılığıdır. Batı’da yaklaşık on asırlık bir geçmişi bulunan tütün ve sigara, XV. yüzyıldan itibaren yeni dünyadan İ̇slâm dünyasına da sirayet etmiş, sigara alışkanlığının toplumda yayılmaya başlamasıyla birlikte sigara içmenin dinî hükmü, dinen sakıncalı olup olmadığı da tartışılır olmuştur.

Sigara, on dört asırlık fıkıh tarihi içinde nisbeten yeni bir mesele olduğundan ilk devir müctehidlerinin konuyla alâkalı görüşünün bulunmayacağı açıktır. Çağdaş sayılabilecek son dönem İ̇slâm bilginleri de sigaranın dinî hükmü konusunda üç gruba ayrılmışlardır:

  1. Sigaranın zararlarını bilmeyen veya önemsemeyen bir grup bilgin, tütün kullanma (pipo, nargile vb. de dâhil), sigara içme hakkında dinde açık bir hüküm bulunmadığını, şâri‘ tarafından açık bir yasak gelmediğini ileri sürerek sigara içmenin mubah olduğu görüşünü ileri sürmüştür.
  2. Diğer bir grup İslâm bilgini ise, sigara içmeyi doğru bulmamakla birlikte, “haram” da diyemedikleri için “mekruh” olarak nitelendirmişlerdir.
  3. Üçüncü bir grup ise, sigara içmeyi, özellikle tiryakilik derecesinde sigara alışkanlığını sağlık açısından zarara ve ekonomik yönden israfa yol açtığı, nafaka yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle “haram” saymışlardır.

Günümüz İ̇slâm bilginlerinin genel eğilimini yansıtan bir değerlendirme yapmak gerekirse şunlar söylenebilir: Her şeyden önce, sigara içme hakkında dinî bir hükmün ve şâriin yasağının bulunmadığını söylemek doğru olmaz. Şer’î hükümler belli ilkelere dayalıdır ve birtakım gayelere yöneliktir. Naslar her mesele hakkında ayrıntılı ve münferit hüküm vermek yerine genel kurallar ve ölçüler koymuş olup, müslümanlar önlerine çıkan meseleleri nasların koyduğu bu ilke ve ölçülere, gözettiği gayelere göre anlamak ve değerlendirmek zorundadırlar. Bu itibarla sigara hakkında muhtemel fıkhî hükmü, belli açılardan ele alıp tartışmak ve çıkan sonuca paralel bir değerlendirmeye gitmek gerekmektedir.

a) Zarar. Sigaranın zararsız olduğunu söylemek, artık bugün ilmen ve tıbben imkânsız olduğuna göre, konunun dinî yasaklar çerçevesinin tamamen dışında düşünülemeyeceği şüphesizdir. Bilim adamları sigaranın ihtiva ettiği nikotinin ve sigara dumanının bünyede kanserden, sinir sistemlerinde bozukluğa kadar bir dizi zarar ve hastalığa yol açtığından söz etmektedir. Kur’an’da, “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayın…” (el-Bakara 2/195) buyurulmuş, Hz. Peygamber de, “Ne doğrudan zarar verme ne de zarara zararla karşılık verme vardır.” (İ̇bn Mâce, “Ahkâm”, 17; el-Muvatta’, “Akzıye”, 31) diyerek bir kimsenin kendine ve başkalarına zarar vermemesinin temel bir dinî ilke olduğunu vurgulamıştır. Sigaranın hem içene hem de çevresinde bulunan kimselere zarar verdiği göz önüne alınınca hem Allah hakkının hem de kul hakkının birlikte ihlâl edildiği söylenebilir.

b) İsraf malı boş yere harcamaktır. Kur’an’da, “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz” (el-A’râf 7/31) buyurulmuş, Resûl-i Ekrem de daima mutedil, ölçülü davranmayı emretmiş, malın boşa harcanmasını yasaklamıştır. Sigara için yapılan harcamanın, sigara bağımlısı şahsın bu bağımlılığı göz önünde bulundurulursa israf olmayacağı, hatta önemli bir bünyesel ihtiyacının karşılanması sayılabileceği görüşü -harcama boşa olmanın ötesinde zararlı da olduğu için tutarlı değildir. Harcama yapan kişinin zengin olması da bu harcamanın israf olmasını önlemez.

c) Nafaka Yükümlülüğü. Aile reisi erkekler eşinin, çocuklarının ve aile fertlerinin, muhtaç yakınlarına bakan erkekler de onların nafakalarını karşılamakla yükümlüdür. Böyle bir malî yükümlülük altında bulunan kimselerin nafaka yükümlülüğünü aksatacak şekilde sigaraya para vermesi de dinî olduğu kadar insanî ve ahlâkî açıdan da kabul edilemez bir durumdur.

Sigara içmenin fıkhî hükmü başta zarar, israf ve nafaka yükümlülüğü olmak üzere çeşitli açılardan ele alınabilir. Böyle olunca sigara içmenin hükmü hakkında kesin ve genel bir hüküm vererek “haram” demek yerine, bu konuda bu açılardan bazı ayırımlar yaparak farklı durumlarda farklı hükümler vermek, her bir durumu kendi şartları içerisinde değerlendirmek daha doğru görünmektedir.

Hem içene hem de o ortamda bulunan şahıslara ve çevreye verdiği zararlar, israf ve hakların ihlâline yol açabileceğinin kuvvetle muhtemel olması dikkate alınarak, sigara içmenin kural olarak dinen “harama yakın mekruh” sayılması gerekir. Ancak bedene verdiği zarar ilmen ve tıbben açıklık ve kesinlik kazanmışsa, açık bir israfa ve kişinin nafaka yükümlülüğünü etkileyip aile fertlerinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin nafakasını kısmasına yol açıyorsa, zorunlu harcamalardan ve aslî ihtiyaçlarından bile fedakârlık yapmaya zorluyorsa, o takdirde sigara içmenin dinen de “haram” olduğu söylenebilir. Nargile ve enfiye gibi alışkanlıklar da bu çerçevede değerlendirilebilir.” (DİB., İlmihal, 67-69).

Sigara illetine müptela kardeşlerimizi, bereketli ramazan günlerinde hayırlı bir adım atarak bir büyük yanlıştan arınmaya davet ediyorum. Rabbim bizleri hatalarımızdan dönmeye muvaffak eylesin.

 

Kaynaklar:

Share via WhatsappShare on FacebookTweet about this on TwitterShare on LinkedInEmail this to someonePrint this page
İNSAN İLİŞKİLERİMİZİ KUR’AN’A UYGUN ŞEKİLDE DÜZENLEYEBİLMEK
AKLI VAHİYLE BULUŞTURABİLMEK

Yorum yap

Yorum

  1. Muhterem hocam yazılarınızı dikkatle okuyorum sigara konusu çok önemli teravih namazımı kılıp yine dikkatlice faydalanacağım yüreğimize kaleminize sağlık Aile konusundaki yazılarınızdan Fransa’da yaptığım beş Seminerde çok istifade ettim Allah Razı olsun Hayorlı Ramazan’lar

  2. Allah CC razı olsun ellerinize sağlık çok güzel kapsamlı bir yazı Rabbim CC tüm
    içenlere faydalanmayi nasip etsin .

  3. Çok önemli bir konuyu Hocam, çok detaylı ve atıf yaparak ele almışsınız, elinize sağlık. Bu tür zararlı olan alışkanlıklarda önemli olan ilk adımı atmamak ve kötü arkadaştan uzak durmaktır. Sigara ile sağlık, zaman ve bütçemiz israf edilmekte, israf edenler de Yüce Allah (cc) tarafından şeytanın yoldaşları olarak kabul edilmektedir. Zannediyorum bu bile sigaradan uzak durmamız için yeterli olur değil mi?

  4. Sigara ile ilgili yaşanmış bir ibretim ben! Tam yeri ve zamanı; “Ulusa Açılan Pencere/ BALYA”(*) dergisinde yayınlanmış “Sigara” başlıklı yazımı buraya aktaracağım. Biraz uzun, ama olsun. Sabredebilen okur, okur…

    Su Misali (8)
    Mustafa Demir
    [email protected]

    Sigara

    Basiret kavramının çok sevdiğim bir anlamını paylaştıktan sonra, neden sigara içmediğimi ve onunla baş etmede katkılar sağlayabilecek bazı değerlerden söz etmek istiyorum. Basiret; gördüklerinden ibret alıp ders çıkarabilen akıldır… Ben sigara içmedim ve içmiyorum. Ortaokulu 60’lı yılların sonlarında Balya’da okumuş birinin sigara içmemiş olması ilginç değil mi? Çünkü arkadaşlarımın çoğu içiyordu, yetişkin nesilden içmeyen çok az insan vardı; o kadar ki, şimdi başka birçok şey için kullanılan “paket” sözü, o zamanlar herkes için sigara demekti. Birilerine ekstra bir yardımda bulunana ödül olarak paket verilirdi. Babalar, amcalar, dayılar ve başkaları erkek çocuklara “erkek adam” olsunlar diye herkesin içinde sigara içirirlerdi. Ne berbat bir manzara? Böyle bir furya içinde ben neden sigara içmedim? Bu sorunun bendeki cevabı bir cümledir; babam bana “Sigara içmeyeceksin!” dedi ve ben de içmedim…
    Süleyman usta, kırklı yaşlara yaklaşınca bir gün üç çocuğunu çağırır ve birlikte oturduktan sonra başlar söze, sözü uzatmaz, az ve öz söyler: “Çocuklar biliyorsunuz ben laubalilik, ciddiyetsizlik ve gevşeklikten hoşlanmam. Şimdi beni iyi dinleyin: delikanlılık yaşlarımdan beri sigara içiyorum. Bu meretin kötü bir madde olduğunu herkes biliyor, ne var ki insanların çoğu içiyor. Siz içmeyeceksiniz! Sigaranın zararlarını ve onu içmenin günah olup olmadığını anlatmayacağım. Sadece babalık hakkımı kullanarak emrimi tekrar edeceğim: siz sigara içmeyeceksiniz! Bu anlamda bundan sonra aramızda üç şey olabilir: içtiğinizi duyarsam; bir daha emrimi yineleyerek uyarırım. İkinci kez duyar ya da görürsem, damdaki Mercan’ın(eşek) yanına bağlar, önünüze saman koyarım. Çünkü babasının sözünü dinlemeyen kişi insanlıktan çıkmış, hayvanlık derecesine düşmüştür ve onun barınma yeri ev değil damdır. Pişmanlıkla ıslah olduğunuzu gördüğümde tekrar gerçekte yeriniz olan insanların arasına karışırsınız. Bu aşamalardan sonra yine görürsem; aramızdaki baba-oğul ilişkileri biter. Benim evimden kovulursunuz. Anlaşıldı değil mi?”
    Çok iddialı ve ağır bir sözleşme; gerçekleşmesi nerede ise imkânsız… Ağabeyim ve kardeşlerim arada sırada içtiler. Bunda ağabeyimin Almanya’da çalışıyor olmasının etkisi var. Babamın dediklerinin hiç birisini yaşamadık. Ama dörtte bir başarı elde etti, bu da az bir şey değildir, Allah ona mağfiret etsin, inşallah… Ama o sözleşmeden devrim niteliğinde başka bir sonuç ortaya çıktı. Ortaokulda ikinci sınıf öğrencisiydim. Emir ve nasihati alalı birkaç yıl olmuştu. Tabiat bilgisi öğretmenimiz “Sigaranın zararları” konulu ev ödevi vermişti. Söz konusu sözleşmenin etkisi ve içimden kurduğum bir plân ile güzel bir ödev hazırladım. Öğretmenim beğendi ve iyi bir not verdi. Öğretmenime gidip ödev kâğıtlarımı istedim, “Veremem, onlar resmi belge ve bir süre okulda kalması gerekir” deyince, ben de; “aynısından bir daha yazsam, notumu verip imzalar mısınız?” diye sordum. Plânımı anlatınca sevinçle karşıladı ve “olur” dedi. “Babacığım, sen de sigara içme!” diye bitirdiğim mektupla birlikte ödevi de zarfa koyup posta ile gönderdim.
    Babam, henüz genç olmasına rağmen öksürükleri artmıştı, dönemin çoğu adamları gibi öyle namaza, Mushaf’a da çok düşkün değildi. O öğretim yılının yarıyıl tatilinde köye gitmiştim. Akşam oldu, babam henüz eve gelmemişti, anneme, “babam nerede?” diye sordum, o da: “baban camidedir, sen bilmiyorsun; o, sigarayı bıraktı, namaza başladı, ha sakal da koy verdi, şimdi kapkara sakalları var, namazdan sonra gelir.” Mektubumu üniversiteye gidinceye kadar sakladı ve arada sırada “aha burada saklıyorum” diye ceketinin iç cebini gösterirdi. Erkenden kalkmış demirci dükkânını açmış, çalışmaya başlamıştı. Ben de o sabah okumaya Ankara’ya gidecektim, vedalaşmaya yanına gittim. Önce duvarda asılı ceketinin cebinden mektubu çıkardı ve demirci ocağında yanan kocaman ateşe attı, sonra da bana bakıp şu dersi verdi: “Nasıl gidiyorsan öyle gel, baktın ki özünden bir şeyler kaybediyorsun, bırak da gel, hadi Allah’a emanet ol!”
    Elbette insan aklı sadece gördüklerinden ibret alıp ders çıkaran bir mekanizma değildir. O, göremediklerini de düşünüp onlar hakkında da görüş sahibi olur. Aklın bizzat kendisi de görünmeyen bir varlıktır. O nedenle Kur’an’da yüzden fazla ayette, “Aklınızı kullanmaz mısınız?” ifadesi geçmektedir. Bu anlamda Kur’an’dan bir ayeti burada anmak isterim: “Allah’ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. Ve (Allah) aklını kullanmayanları pislik/rezillik içinde bırakır.” (Yunus, 10: 100). Aklını iptal edip tamamen başkalarına bağlı kalan mukallit insanlar, kendisi için neyin yararlı neyin zararlı olduğunu bilemez hale gelirler. İşte basiret, böyle akıllarda kendisine yer bulamaz ve görevini yapamaz. Başka bir deyişle basiret-akıl ilişkisi insanın özgür olup olmadığı ile çok yakından ilgilidir. İnsan, akıl ve basiret sistemini kullanmaktan aciz ise, o, hiçbir zaman özgün fikirler üretemez ve sağlam kararlar alamaz. Çünkü özgün fikirler özgür ortamlarda üretilebilir. İnsan için, kendi zihin dünyası birinci derecede hareket alanıdır. Dolayısıyla özgürlük, önce insanın kendinde başlamalı ve orada yeşermelidir. Böyle bir insan Allah’ın kendisine verdiği irade emanetini yerinde ve gereği gibi kullanabilir. Gerçek anlamda özgür aklın, basiret ve iradenin birlikte çalıştığı bir insanın hayatında kötü ve zararlı olan hiçbir şey kolayca yer bulamaz. Evet, özgün düşünceler özgür ortamlarda doğup boy sürebilir…

    (*) sayı: 32, yıl: 2014

    NOT: Yazıyı okuyan değerli bir okuyucum, “Abi, işin fıkıh (haram-helal) kısmına hiç değinmemişsin” demişti. İşte onu da sevgili kardeşim Fethi Bey yapmış, buyursun okusun…

  5. Son yazınızda ele aldığınz sigara konusunu fıkhi açıdan çok güzel bir şekilde ortaya koymuşunuz.Allah razı olsun, gerçekten çok faydalı bir çalışma olmuş. Ama sigara konusunda İslam ulemasının içki gibi tek ve kesin bir haram fedvası olmadığı için bir kısım Müslümanlar içkiye gösterdiği tavrı sigaraya karşı gösterememiştir. Dini bakımdan köşe taşı bir kısım insanların sigara içmeleri toplumda kendisine taraftar bulmuştur. Bu taraftarlar içkiyi haram bildikleri için içmedikleri halde ilmi kariyer sahibi bir kısım insanların sigara içmeleri toplumda zayıf iradelilere ruhsat kapısını aralamıştır. Son yıllara kadar dini konularda düzene endeksli zikzaklar çizen diyanetin her fetvası toplumda istenilen karşılığı göstermediği de malumdur. Dini açıdan sigaraya karşı ulema beyninde içki gibi kesin haram fetvası çıktığı gün Müslümanlar arasında bir karşılığı olacaktır. Sigara bırakma kampanyası gibi kalemiyle, hitabetiyle İslam’ı tebliğ eden bütün alimlerin sigaranın haram olduğunun fetvasını kampanya haline getirmeli, her ağızdan bu dillendirilmeli ki ruhsat kapısı kapansın. Bundan başka sigaranın yagınlaşmasının bir sebebi de eğitim sıralarında bir özenti ile başlamaktadır. Bu özenti yollarını kapamak için Milli Eğitim bir takım akılcı tedbirler almalıdır.

  6. değerli kardeşim Fethi,
    insanlığa yararlı tebliğlerini takip etmeye çalışıyorum. bu son analiz-tebliğiniz, çok fazla insanları ilgilendiriyor. bu nedenle çok hayırlı bir hizmet yaptığınız ve büyük sevap kazandığınız kuşkusuz.
    ben sigara hiç içmedim diyemiyorum. gençlik öğrencilik yıllarında, arkadaş ortamları ve özenti ile tek tük yanılgılar olmuştur. ama bu yanılgılarla birlikte sıgaraya tütüne her zaman tepkiliydim. Çünkü babam çok yaman bir tiryakiydi. bu yüzden çocukluğumda evimizde büyük bir huzursuzluk kaynağı idi. benim tütün ve sıgaradan uzak durmamın nedeni budur. zira o zamanlar tütünün zararlarından bu günkü gibi yoğunlukta bahsedilmezdi. Kapalı mekanlarda olduğu gibi, otobüs tren uçak vs ulaşım araçlarındaki yoğun duman ve leş gibi kokan hava ne felaket birşeymiş, şimdilerde daha iyi anlıyoruz farkı.
    Bu konuda, Sn. Tayyip Erdoğan ın kararlı ve ısrarlı çabaları ile gelen yasaklamaların önemli hizmetlerinden biri olduğunu kabul etmek lazım.
    Bu konuda dikkat çekici diğer bir tuhaflık, bayanların halen artan bir ivme ile sigara zaafına devam etmeleri. Bir zamanlar, bizim gençliğimizde, bir genç kızın veya bayanın sigara içmesi akıl dışı bir olaydı. Ayıptan öte rezillik bir olay sayılırdı. ama bugün, bu kadar yasaklar kısıtlamalara rağmen, özellikle genç bayanlarda yaygın gözüken bu durum son derece üzücü.
    İnşallah bir gün onlarda akıllanırlar.