Fethi Güngör

SURİYELİ MÜLTECİLERE HAKKANİYETLE DAVRANABİLMEK

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” (Buharî, Edeb, 12) Önümüzdeki on yıllar boyunca Ortadoğu ülkelerinin iç ve dış politikalarında önemli bir mesele olarak gündemde kalacak gibi görünen Suriyeli mülteciler meselesi, özellikle Lübnan, Ürdün, Irak ve Türkiye’de sayıları milyonlara baliğ olan ‘misafir’ kardeşlerimizle ilgili kapsamlı sosyal politikalar geliştirmeyi zorunlu kılmaktadır.

İNSANLIĞIN SOYKIRIMLARLA YÜZLEŞEBİLMESİ

“Kim cinayet suçu işlememiş  veya yeryüzünde fesat çıkarmamış bir kişiyi öldürürse, sanki bütün insanlığı öldürmüş gibi olur. Buna karşılık kim de birine hayat verirse, sanki bütün insanlığa hayat vermiş gibi olur.” (Mâide Sûresi, 5/32).   “Katlu’l-âmm” tamlaması Arapçada ‘genelin öldürülmesi’, topluca öldürme, kırım ve kıyım manasına gelmektedir.

BATI’NIN NÂKIS İNSAN HAKLARI SÖYLEM VE BELGELERİYLE YETİNMEMEK

Batı, bu derin yanılgılarından uyanıp özeleştiri yapmak yerine, tarihin sonuna gelindiği ve bundan sonra medeniyetlerin çatışarak birbirini yok edeceği tezlerini dünyaya yayarak müstekbir ve müstağni tavrını sürdürmeyi tercih etmektedir. Bir medeniyetin ürettiği söylem ve eylemler, ontolojik zemininin izlerini taşır.

ÖZGÜR BİREYİN HAK VE SORUMLULUK DENGESİNİ KURABİLMESİ

İmam-ı Azam Ebu Hanife, fıkhı ‘kişinin hak ve sorumluluklarını bilmesi’ olarak tanımlar. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretleri, fıkhı; “ma’rifetu’n-nefsi mâ lehâ ve mâ aleyhâ: nefsin lehine ve aleyhine olan hususları bilmesi” yani, kişinin hak ve sorumluluklarını bilmesi olarak tanımlar. Dolayısıyla hak ve sorumluluk denklemini kişide başlatmaktadır.