“Siz ey iman edenler! Fasığın (sorumsuzun) biri size (önemli) bir haber getirdiğinde durup gerçeği araştırın; değilse, istemeden birilerini rencide eder, ardından da yaptığınızdan pişmanlık duyarsınız.” (Hucurât, 49:6).
İkinci nesil internet (Web 2.0) devriminden sonra yaşanan hızlı gelişmeler ve buna uygun olarak üretilen yeni akıllı cihazlar sayesinde insanlar saniyeler içinde yeni sanal gruplar oluşturma imkânına kavuşmuş oldu. Olağanüstü hızda ve kolaylıkta iletişim ve paylaşım kabiliyetine sahip bu mecranın mutabık kalınmış ilkeler ve âdâb çerçevesinden kullanılmaması büyük bir nimetin nikmete dönüşmesine yol açmaktadır. Böylece iyilik, lütuf, ihsan ve saadete vesile olması temennisiyle oluşturulan sosyal medya gruplarındaki ilkesiz paylaşımlar eziyete, hattâ tacize dönüşebilmekte, bu da kırgınlık ve dargınlıklara yol açarak grubun en baştaki amacının tam zıddına bir işlev görmesine ve nihayet dağılmasına yol açabilmektedir.
Sosyal Medyada Mahremiyeti ve Değerleri Koruyabilmek
İnsanların anında iletişime geçmesini ve kesintisiz şekilde bağlantılı kalmasını sağlayan sosyal ağlar, olumlu birçok özelliklerinin yanı sıra çeşitli problemleri de beraberinde getirmektedir. Mesela, en yaygın paylaşım ağı olma vasfını uzun bir süre koruyan Facebook’ta insanlar ‘kendini sunma’ yarışına girerek görme, gösterme ve gözetle(n)meye dayalı yeni bir iletişim tarzı geliştirmiş (İlhan, 2012:107), bu algı değişimi sonucunda bazı ağ kullanıcılarının ‘mahremiyet’ duygusu ve algısı dejenere olmuştur.
Bir toplumda geçerli olan iletişim biçiminin o toplumun kültürünü belirlediğini söyleyen düşünürler, insanlık tarihinin gelişim sürecinde sözden yazıya ve basıma geçişin teknik bir gelişmeden ibaret olmayıp her yeniliğin beraberinde yeni bir hayat tarzı getirdiğini ve toplumsal ilişkileri değiştirdiğini ifade etmektedir. Mesela, toplumsal ilişkilerin en yoğun şekilde yaşandığı, çok eski dostlukların canlandırıldığı, yeni arkadaşlıkların edinildiği ya da mevcut arkadaşlıkların sürdürüldüğü; haber, bilgi, duygu, kanaat, beceri, beğeni gibi çeşitli paylaşımların gerçekleştiği ortamlar olarak sosyal ağların kullanıcıları kısa bir zaman diliminde milyonlara hattâ milyarlara baliğ olabilmektedir (İlhan, 2012:108).
Üye Olunan Sanal Âlem Cemaatlerinde Üye Kalabilmek
Üçüncü binyılın başında hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelen internet, geçmişte insanlar arasında var olan ancak somut bir şekilde görülemeyen bağlantıları bilgisayarlar ve diğer akıllı cihazlar arasında oluşturulan yeni bir sanal mekânda, yepyeni bir iletişim ağı olan siber düzlemde daha görünür kılmıştır. Seyrek aralıklarla yüz yüze görüşebilen ya da uzun zamandır görüşemeyen eski tanıdıklar yanında yeni arkadaşların da dahil olabildiği sosyal ağlar ve sanal gruplar, kullanıcıya/grup üyesine ‘bir sosyal gruba/cemaate aidiyet duygusu’ yaşatan yönüyle adeta postmodern dönemin cemaatlerini oluşturmaktadır.
Her an her yerde herkesin paylaştığı -sürekli benliklerin reklam edildiği- bir ortamda bireyin çekincelerinden birini bu ortamda artık ‘gözetlenmek’ değil göz önünde bulunmamak oluşturmaktadır. Gözden uzak olmak artık bu ortamlardan uzak olmak anlamına gelmektedir. Temel haberleşmeler, davetler buluşmalar vs. giderek sosyal ağlar üzerinden yürütülmekte ağda olmayan bireyler dışlanmaya başlanmaktadır. Hem var oluş hem de paylaşım açısından dışlanan bireye ağa katılmaktan başka seçenek de bırakılmamaktadır. Sadece arkadaşlarıyla iletişimde kalabilmek ve olup bitenlerden kopmayıp haberdar olmayı sürdürebilmek adına sosyal ağlarda kalmaya kendini mecbur hissedenlerin sayısı hiç de az değildir. İsteyerek ya da istemeyerek de olsa birey, artık kendini bu ortamda var etmek, elinde olanları paylaşmak, ağ üzerinden iletişimini sürdürmek ve sistemin dışında kalmamak üzere şartlanmıştır (Erdem, 2010:61).
Sosyal Medya İçin Âdâb ve Erkân Belirleyebilmek
Facebook ve LinkedIn gibi sosyal ağlar, YouTube ve Slideshare gibi paylaşım siteleri, Twitter ve Instagram gibi mikro-günlük (microblogs) siteler üzerinden her gün milyonlarca ‘sanal cemaat’ milyarlarla ifade edilen paylaşımlar yapmaktadır. Bu kadar büyük ve yoğun bir sanal dünyada var olmanın ilkeleri, sosyal medyada arz-ı endam etmenin âdâb-ı muaşereti ve genel âdâb ve erkân (yol ve yordam) yanında gruplara özel çerçeve mutabakatları sağlanması, bu devasa iletişimin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi ve insanlığın hayrına bir işlev görebilmesi için elzem hale gelmiştir.
Matbaalar şöyle dursun televizyon ve radyo kuruluşlarına bile ihtiyaç duymadan World Wide Web (www: küresel yaygın ağ) üzerinden siber ortamda yayın yapma imkânı sunan Twitter (tweet: minik kuş ciklemesi), Facebook (okul arkadaşları ağı) gibi sosyal medya araçlarından en çok kullandığım WhatsApp (hâl hatır sorma ağı) için çerçeve sözleşme mahiyetinde bir ilkeler dizgesi önermekte yarar bulunmaktadır:
- WhatsApp grubunun dirayetli bir moderatörü/müdürü/sorumlusu olmalı, en baştan grubun amacını ve kurallarını belirlemeli, emrivakiyle değil davet usulüyle gruba üye kaydetmeli, lüzumsuz paylaşım ve tartışmalara mahal vermemek için icabı halinde kuralları hatırlatarak gruba nezaret etmelidir.
- Grubun adı/başlığı mahiyetiyle mütenasip şekilde belirlenmeli, abartılı ve uzun isimlerden kaçınılmalıdır.
- Paylaşımda aslolan içeriktir. Dolayısıyla paylaşılan içeriğin özgün, sağlam ve üyeler için önem arzeden özellikte olmasına özen gösterilmelidir.
- Grubun günlük, haftalık ve aylık paylaşım sıklığı baştan yaklaşık olarak belirtilmelidir. Mesela, haftalık, aylık ve yıllık faaliyetler ile toplantı bilgilerinin paylaşılması amacıyla kurulan bir dernek grubunda yüzlerce alakasız paylaşımlar yapılması asıl mesajların araya kaynamasına yol açmaktadır.
- Lüzumlu ve ilgili olduğuna kanaat getirilen video ve resimler için konuyu ve özneyi belirten kısa izahlar yapılması hem ilgilenmeyenlerin o görselleri açmak için zaman ve internet kotası israfı yapmamasına hem de ihtiyaç duyulması halinde arşivden kolayca bulunabilmesine yarayacaktır.
- Anlamsız tekrarlardan kaçınmak için bir materyali paylaşmadan önce yukarıya doğru mesajlar taranarak bakılmalı, aynı mesaj yoksa yeni paylaşım yapılmalı, üyelere bıkkınlık vermemeye özen gösterilmelidir.
- Yazılacak mesajın yekpare olmasına dikkat edilmelidir. Zira bölük pörçük mesajlar her seferinde grup üyesini rahatsız etmekte, araya giren çok farklı mesajlar önceki konunun takibini zorlaştırmaktadır. Konu değişmiş ve araya başka mesajlar girmişse karışıklığa mahal vermemek için “cevapla” butonu kullanarak hangi mesaja cevap verildiği netleştirilmelidir.
- Mesajı göndermeden önce mutlaka gözden geçirmeli, grup üyelerine saygının bir nişanesi olarak üslup ve imla hataları giderilmeli, dili yozlaştıran anlamsız kısaltmalardan özellikle uzak durulmalı, emek verilmemiş ham mesaj paylaşılmamalıdır.
- Mesajı yazan üye üslubunun bazı üyeleri incitme riskini hesaba katarak yazmalı, ancak üyelerden herhangi birisi de genel ortama hitaben yazılmış bir mesajı üzerine alınarak meseleyi şahsileştirmemeli, buradan bir dargınlık üretmemeli, grup üyeleri birbirlerine güvenmelidir.
- Sosyal medyada kini ve nefreti değil, sevgiyi ve saygıyı yayan bir dil kullanılmalıdır.
- Sosyal medyanın genellikle “1-9-90 kuralı” ile işlediğinin bilincinde olarak 1 kişinin ürettiği içeriği en az 9 kişinin paylaşacağı ve asgari 90 kişinin bu mesajı okuyacağı baştan hesap edilmeli, mesajın kurgusu ona göre sağlam çatılmalıdır.
- Sağlam ve güvenilir bir kaynaktan alınmayan hiçbir haber ve mesaj kesinlikle paylaşılmamalı, paylaşılan bilginin, haberin ve materyalin mutlaka kaynağı/linki de eklenmelidir.
- Sosyal medyanın algı operasyonlarında çok elverişli bir araç olarak kullanıldığı hiç unutulmamalı, üyeleri yok yere tedirgin edecek, insanların itibar ve haysiyetlerini zedeleyecek paylaşımlardan mutlak surette kaçınılmalıdır.
- Din, dünya ve siyaset görüşleri farklı karma gruplarda polemiğe yol açabilecek paylaşımlardan kaçınılmalı, her ne sebeple olursa olsun argo kelimeler kesinlikle kullanılmamalıdır.
- Vakti bol grup üyeleri yoğun bir tempoda çalışan diğer üyelerin hukukunu gözetmeli, olağanüstü bir durum olmadıkça saat 24:00-07:00 arasında paylaşım yapmaktan kaçınmalıdır.
- WhatsApp’ı e-mail, facebook, youtube gibi diğer araçların yerine ikame ederek her işimizi bu araç üzerinden yapmaya kalkışmamalı, her paylaşımın altına anlamını çoğu üyenin bilmediği envaı çeşit beğeni işaretleriyle ya da takdir ifadeleriyle mecrayı doldurmamalı, olabildiğince elzem paylaşımları en yalın haliyle yapmaya özen gösterilmeliyiz.
WhatsApp gruplarının bir sosyal medya çöplüğüne dönüşmemesi ve üyelerini yorarak gruptan ayrılmaya mecbur etmemesi için yukarıda sıraladığım önerilerime fikir ve gözlemleri doğrultusunda ilave yapmak isteyen muhterem dostlarımdan önerilerini yukarıdaki şahsi e-mail (iyimeyil) adresime yazmalarını istirham ediyorum.
WhatsApp Kullanmanın Âdâb-ı Muâşeretinde Mutabık Kalmak
Âdâb ve erkânı baştan belirlenerek üyelere tebliğ edilmediğinden bir çoğumuz için gerçekten yük olmaya başlayan sosyal medya gruplarıyla ilgili bu haftaki yazımızı Prof.Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin WhatsApp gruplarının işleyişi üzerine kaleme aldığı yazısından iktibas edeceğimiz bazı tespit ve önerilerle tamamlayalım:
“WhatsApp uygulamasının iş, meslek, arkadaşlık, akrabalık, sosyal ilgi, STK yönetimi ve iletişim gibi bütün alanlarda, doğru kullanıldığı takdirde müthiş kolaylıklar ve avantajlar sağladığı bilinen bir husustur. Ancak her birimiz işimiz, mesleğimiz, sosyal ve ilgi alanlarımıza göre çok farklı WhatsApp gruplarına üye olmak durumundayız. Sözlü iletişimin dışında akıllı telefonlardaki bütün uygulamaları da dikkate aldığımızda korkunç bir yoğunluk ortaya çıkmaktadır. İşte bu yoğunluğun iyi yönetilebilmesi için WhatsApp grupları ile ilgili etik ve dikkat edilmesi gereken kurallar devreye girmektedir. Tabii ki her kural her grupta geçerli olmaz. Fakat kuralsız grup da olmamalıdır. Şimdi bir deneme mahiyetinde ve yaşanmışlıklardan hareketle oluşan şu noktalara dikkat etmekte grup ve kişi yararı olduğuna inanıyoruz. Buna bir anlamda işin âdâb-ı muâşereti de diyebilirsiniz:
- Her şeyden önce WhatsApp grup yöneticisi, işinin sadece grubu kurmak olmadığını asıl görevin yönetmek olduğunu bilmeli ve grubun neden oluşturulduğunu, hedefini ve kurallarını baştan ilan etmelidir.
- Sözgelimi grup üyelerinden birinin yakını vefat ettiğinde gruptan biri bunu üyelere duyurur ve defin bilgilerini verir. Fakat bütün üyeler cenaze sahibine taziyelerini buradan ayrı ayrı bildirmemelidir. Yönetici tüm grup adına bir taziye yayınlar ve böylece konu kapanmış olur.
- Cuma günleri her üyenin cuma mesajı yayınlaması yerine yöneticinin -gerekli görüyorsa- bir mesaj yayınlaması ile karmaşa giderilmiş olur. Üyeler bu mesaja karşılık vermemelidir.
- Paylaşılan bilgilerin sadece grup üyeleri arasında kalmayabileceği bilinmeli ve bu yüzden mahremiyete dikkat etmelidir.
- İzin alınmadan, davet ve kabul mekanizması olmadan kişilerin kendini grup içinde bulması ve hatır için grupta kalınması kişiyi ‘kerhen’ üye konumuna sokar, bu da verimi düşürür.
- Çok sayıda kişiye hitap edildiği için, mesajlar giderek özel hale gelmişse işin devamı şahsi hesaplardan sürdürülmelidir.
Evet, bu ve benzeri kurallara ne kadar riayet edilirse bu teknolojinin kazanımlarını o kadar sağlıklı yürütürüz. Nihayetinde hepimiz için geçerli olan husus; ‘üslûb-ı beyan, ayniyle insan’dır.” (Bilgili, 2016).
Yazımızın ilk sözü gibi son sözü de bizi yaratan ve bizi bizden iyi tanıyan Rabbimiz’den olsun:
“… Ve bilmediğin bir şeyin peşinden gitme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bütün bunlar (hesap günü) ondan dolayı sorguya çekilecektir.” (İsra, 17:36).
Kaynaklar:
- Bilgili, Ahmet Emre. (2016). “WhatsApp Gruplarının İşleyişi Üzerine”, http://www.itohaber.com/koseyazisi/202384/whatsapp_gruplarinin_isleyisi_uzerine.html, 29 Şubat 2016.
- Erdem, Elif. (2010). Elektronik Medya ve Yeni Bir Medya Olarak Sosyal Ağlar, İstanbul Üniversitesi SBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
- Korkmaz, İlhan. (2012). “Facebook ve Mahremiyet: Görmek ve Gözetle(n)mek”. Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 5, Ekim 2012-Mart 2013, s.107-122.
- UHİM. (2011). Sosyal Paylaşım Siteleri Soruşturması, Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi, Rapor No: 4, İstanbul.
Değerli kardeşim Fethi Güngör,
Günümüzün en büyük sorun üreten alanlarından biri, internet teknolojisinin büyük yararları ile birlikte, getirdiği sınırsız zararları ve sıkıntılarını çok güzel açıklıyorsunuz. Çeşitli yöntemleri ile insan hayatına müdahil olan sosyal medya olgusunun kontrolsüz, başıboş yayılması gerçekten korkutucu boyutlarda. Allah’a inancı ile ruhen gelişmiş insanların yeterli çoğunlukta ve etkili güce sahip olması sorunu çözebilir. Kontrol mekanizmaları konusunda önerileriniz hayata geçirilebilse, her halde cari sorunlar minimize olur. Ancak mümkün müdür bence biraz zor. Bir de bu mekanizmaların beslenme kaynağı olan reklam belası var orta yerde. siz buna değinmemişsiniz. Boyutları büyük bir mesele her halde.
selamlar sevgiler.
Sevgili Fethi Hocam,
Günümüz toplumunu şekillendiren, büyük sosyal olayların organizesini yapan hayatın her alanına girmiş olan çağdaş iletişim araçlarının mahiyetini ve kullanımını düşmanlarımızdan daha iyi bilmeden istiklalimizi muhafaza ve istikbalimize emin adımlarla ilerleyemeyiz. Bu araçları kullanmanın da bir usul ve uslübunun olması gerekirdi. Çağdaş iletişim araçlarını iyi tanıyıp, onların içinde kaybolmadan nasıl kullanacağımızı ortaya koyan makaleniz gerçekten bir boşluğu doldurduğu kanaatindeyim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Allah’a emanet olunuz.
Muhterem hocam,
Bu makalenizi içinde bulunduğum gruplar ile paylaşarak bir farkındalık oluşturma niyetindeyim. Bizzat yaşadığımız sıkıntılara tercüman olmuş makaleniz. Pek çok gruba, grup kuralları belirleme bağlamında ilham ve cesaret olacağı kanaatindeyim.
Sayın Fethi Hocam çok güzel bir makale kaleme almışsınız. Ben şahsen bunlara elektronik dedikodu diyorum, elzem paylaşım dışındakileri (ki kişinin işi bu paylaşımlar ile olmakta ise, örneğin reklamcı olabilir, ticari bir işi olabilir, işi gereği bir çok kişiye ulaşması gerekebilir, onlara sözümüz yok) “malayani” olarak nitelendiriyorum. Malayani: bir işin, sözün, fiilin bu dünyaya veya öbür dünyaya faydası olmamasıdır. Yani kısaca zaman ve söz israfıdır, israf edenler ise Rabbimin ifadesi ile şeytanın yoldaşları olmuşlardır. Bunlar işin asıl özünü kaçırmaya vesile olmakta, kulluk görevlerimizi hakkıyla yapmamızı engellemektedir.
Yüce Rabbim muhafaza buyursun.
Selam ve dua ile…
Yapılan iş, salih amel midir, değil midir? Bunu test etmenin en kolay/kestirme yolu: “Gerçeleştirdiğimiz davranış insanların yararına mıdır, zararına mı?”sorusunu sormaktır.Sosyal Medya Kullanım İlkeleri bağlamında verdiğiniz ders, insanların yararındadır, teşekkür ederim.
Günümüzde yaşanan bilgi çağı olgusuna bakıp, bizim kuşağın yaşam sürecinin 30-40 yıl öncesi ile kıyaslayacak olursak, baş döndürücü dikey bir mesafenin kat edildiğini görürüz. Telefon sahibi olmak büyük bir ayrıcalık ve lüks iken, internet teknolojisi ile gelinen aşamanın hazmedilmesi, büyük bir sorun haline gelmiştir. Şeytanın aradığı da bu değil mi? Olay, eğitim ve kültür seviyesine bağlı adab-ı muaşeret yoksunluğudan kaynaklanıyor. Diğer taraftan bu sistemler, reklam yoluyla para kazandıkları için, kullanımın artmasını teşvik ediyorlar. Bu durumda sistem yöneticileri, kullanımı kontrol ve disipline etmekte ne kadar etkili olabilirler benim aklım ermiyor. Sorun un azalması, insani değerleri yükselten eğitim ve yayınlarla zaman içerisinde mümkün olabilir.
Eyvallah muhterem hocam…